GAZETECİ HÜSEYİN
Ben O’nu Gazeteci Hüseyin olarak tanırdım. Ne ailesinden kimseyi, ne de soyadını bilmiyordum. İstanbul’daki Orduluların her türlü toplantısında kendisini görmek mümkündü. Sıkça adliyelerde karşılaşırdık. Her seferinde yanında bir kişi olurdu. Uzunca bir süre şahsıma ve kendisinden büyük herkese gösterdiği saygı ile hafızalarıma yer etti. Detay hiçbir bilgiye sahip olamamıştım. Yıllar sonra Sultanahmet Adliyesinin yanında küçücük bir odayı ofis olarak kullandığını ve motosikletle İstanbul’u arşınladığını öğrendim. Giyim-kuşamına hiç önem vermezdi. Gazeteci Hüseyin’i genç denecek yaşta geçen hafta kaybettik.
Toplumumuzda genel eğilim; sağına soluna hava atan, kendini olduğundan fazla gösteren, kibirli davranan, insanları küçümseyen, her nasılsa hak etmediği halde bir makam veya mevkii yakalayan insanlara ilgi göstermektir. Sağlığında bu kişilerin elini eteğini öpmek için tiksinilecek hareketler yapılır. Etrafında el pençe durularak saygıda kusur etmemeye çalışılır. Ölünce de arkasından methiyeler düzülerek onurlandırılmaya çalışılır. Hüseyin gibiler için ise sadece ‘Allah rahmet eylesin!’ denilip, geçiştirilir. Ben bugün bu vefasızlığın yanlışlığını dile getirmek istiyorum.
Tekrar Hüseyin’e gelmek istiyorum.
Yukarda bahsettiğim adliyelerde yanında insanlarla dolaşan Hüseyin, avukat olmadığı halde adliyede işi olanlara yardım için dolaşmaktaymış. Her karşılaştığımızda yanındakinin hukuki sorunu ile benden de yardım istemiştir. Ama hiçbir gün iş yerime gelip herhangi bir kimsenin işi için bana külfet olmamıştır. Kısacası Gazeteci Hüseyin ömrünü insanlara yardım yaparak geçirmiştir. Onunla ilgili yaşanmış bir olayı anlatarak bitirmek istiyorum. Bizzat yaşayandan dinledim.
Bir gün Hüseyin cebinden bir para çıkarır. Mesleğe yeni atılmış ve o günlerde yeni filizlenmekte olan genç meslektaşına uzatır. Genç arkadaşımız bunun ne parası olduğunu sorduğunda: ‘Bak kardeşim! Yanında para olmadığını tahmin ediyorum. Hoş bunu sana verince benim yanımda da para kalmıyor. Ama sen daha çok yenisin. Kimseden isteyemezsin. Ben nasıl olsa bir çaresine bakarım.’ Demek suretiyle, parayı zorla tutuşturur. Sadece bu hikaye sanırım Hüseyin’i anlatmaya yeter. Nur içinde yatsın.