BOŞ OLAN AYAKLAR
‘Ayaklar ne zaman baş olmuş bu ülkede’ diyebiliyorsa bir hükümet yetkilisi, ülkede demokrasi adına ciddi bir sınav veriliyor demektir. Seçim zamanlarında meydanlarda oy uğruna baş olan halk, yetkiler ele geçip, iktidar olunca, ayak statüsüne düşüveriyor.
Bir iktidarı ayaklar yönetemez, ayaklar ne yapılacağını söyleyemez, baş ne derse o olur mantığıyla yürütülen siyaset arenası, daha da sıkıntılı günler geçireceğe benziyor.
Şehir hakkında bir karar verilirken halka sorulmaz, yüzlerce ağaç kesilirken, ihaleler yapılırken, her yer beton mezarlığına dönerken halka sorulmaz. Ülkenin her yeri delik deşik edilip hes’ler yapılırken, sular yabancılara satılırken halka sorulmaz. Kar eden bütün devlet kurumları satışa çıkarken halka sorulmaz. Nükleer santral gibi tehlikeli bir sistem kurulurken, siyanürle altın aranırken, doğal olan gıdalar gdo’ larla kaplanırken, tarım alanları azalırken halka sorulmaz.
Hayvancılık biterken, her türlü kurumda kar etme amacı birinci sıraya gelirken, halka sorulmaz. Eğitim sistemi çarçabuk değişirken, milli bayramlarda törenler iptal edilrken, çelenk koymak suç olurken halka sorulmaz.
Kanunlar alel acele değişirken, liyakat ilkesi yerle bir edilirken, eşit işe eşit ücret politikası yerlerde sürünürken, uzun tutukluluk kural haline gelirken halka sorulmaz.
Biber gazları alışkanlık haline gelmişken, kullanmazsak olmaz denilirken halka sorulmaz.
İktidara gelenin çoluğu çocuğu, sülalesi zenginleşir de halk fakirleşirken halka sorulmaz.
Seçilenler için iki yılda kıyak emeklilik yasası kabul edilirken halka sorulmaz.
Ne zaman halka sorar, bu iktidar peki, seçim meydanları kurulup, seçim sandıkları dizilirken. İşte o zaman ayaklar, bir günlüğüne baş olduğu için, ne yapacağını şaşırıverir de, her zaman kendine ayak muamelesi yapanlara yönelir, ellerindeki pusulalar. Bilemez her daim onun gözünde ayak olduğunu, baş sanır kendini gözünde. Ya da öyle alışmıştır ki, bir türlü değiştiremez kendini...