DEMOKRASİNİN UYANIŞI
Sonunda hepimiz gördük ki, seçimden seçime oy kullanmakla bitmiyor bu demokrasinin gereği. Seçimde oy verdiğin parti de günü geliyor, kendini herşeyden fazla önemsemeye başlıyor, nerdeyse senin söz söyleme hakkın mı kaldı ki demeye başlıyor. Milletin iradesini değil, kendi iradesini herşeyin önüne koyuyor. Çoğulculuğu değil, çoğunluğu oluşturmanın peşine düşüyor. İnsanları kendinden ve diğerleri olarak ayırıp, diğerlerinin yaşam alanını ihlal etmeye başlıyor. Kendi gibi düşünmeyeni, kendi gibi olmayanı itham ederek, azarlamaya ve yok saymaya çalışıyor.
İşte bu noktada insanlar, sadece seçme ve seçilme olayıyla demokrasinin olmadığını anlamaya başlıyor. Demokrasinin söz söyleme, düşünce açıklama, hayat görüşüne saygı duyma, kendinden olmayanı kabul etme olduğunu idrak ediyor. Aylık yardımlarla, sağlık, gıda gereksinimleri ile işin bitmediğini, özgürlüklerin ve özgürce ifade edebilmenin önemini anlıyor.
İnsanlar, yaşadığı şehir için de karar vermek istiyor, şehrin her alanının rant kapısı olmadığını duyurmak istiyor, doğanın ve doğal olanın yaşam hakkı olduğunu biliyor, azınlığın çok olan gelirine, daha çok gelir katmak için, doğal alanların yokolmasına göz yumamıyor. Yarına ve yarının çocuklarına bırakacak yeşil alanlar kalmasını, nefes alabilecekleri, dünyayı cam kapılar, beton duvarlar ardından değil, güneşin içinde hissedebilecekleri alanlar istiyor.
Gençler sürekli çekidüzen verilecek, azarlanacak, yanlış oldukları fikrine kapılacak bir yaşam istemiyor. Eğlencenin ayarını kendi iradeleri ve akıllarıyla öğrenmek, okuyarak, yazarak, düşünerek kendilerine çekidüzen vermek istiyorlar. Bir aklın doğrusuyla değil, bin aklın doğrusunda yelken açmak istiyorlar yeni denizlere.
İnsanlar ondan, bundan değil, kendilerinden olmak istiyor artık. Bambaşka olaylar yaşanırken, bir gecede çıkarılan yasalardan, oldu bittiye getirilen talanlardan bıkıyor. Birileri yaşam şekliyle uğraşırken, o yaşam şeklinin karşında görünen insanların, alavere, dalavere yapmasından, daha çok kazanıp, daha çok harcamasından sıkılıyor. Başka türlüm anlatırken, başka türlü davarnılmasından, yok sayılmasından, kin tutulmasından, aralarına setler örülmesinden, halk için varolanların, halkı unutmasından ve halka rağmen varolmasından umutsuzluğa düşüyor artık.
İnsanlar, yöneticilerinin kendi geleceği için karar verirken saygılı olmasını, ona saygıyla yaklaşmasını, çok uzağından değil, kendi içinden seslenmesini istiyor. Halkıyla yanyana, omuz omuza olamayan yöneticilerden, kaf dağında oturup ahkam kesenlerden değil, söz hakkı verip, sözüne sesine, kulak veren, merhameti ve insan sevgisini, her şeyin üzerinde gören yöneticiler istiyor.
Kim ne derse desin, demokrasi uyanıyor artık. Genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla, çoluğuyla, çocuğuyla, daha güzel, daha adil günler için elele veriyor. Şiddet değil,merhamet, yıkmak değil, korumak, yoketmek değil, varetmek için çabalıyor...Halk için yönetenlere de halka kulak vermek düşüyor..