KÜFÜR
Geçtiğimiz haftanın konusu TBMM’sinde yapılan ve utanç verici olduğu için tutanaklardan çıkarılan bir milletvekilimizin küfür etmesi idi. Şimdi bu konuyu işlerken hemen küfür eden vekil ve partisine eleştiri getireceğim. Peşin yargısı ile karşılaşacağımı tahmin edebiliyorum. Ancak hemen belirtmeliyim ki, bu beklentide olanlar boşuna hevesleneceklerdir. Esasen konumuz peşin yargılılara yönelik olacaktır.
Televizyonda baş örtülü bir genç kızımız Ana Muhalefet Genel Başkanına ,“ sizin partiden bir milletvekili, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanımız Fatma Şahin’e; Atatürk ve Kurtuluş Savaşı olmasaydı siz şimdi hangi şeyhin kaçıncı eşi olurdunuz anlamına gelen bir hakarette bulunmadı mı? Sorusunu yöneltmiştir. Bu sorunun altında yatan: Sizden küfür eden yok mu? Öyleyse bizden de küfür edilebilir yaklaşımıdır. Olay maalesef çığırından çıkmıştır. Adeta çocukların, “ Benim babam, senin babanı döver mantığı tüm ülkeye yayılmaktadır. Bu tehlikeli bir oyundur. 1980 öncesinde liderlerin “ bana, benden olanlar olay yaptı dedirtemezsiniz” mantığı 12 Eylül 1980 darbesini getirmiş ve maalesef 33 yıldır yaraları sarılamamıştır. Bugün için darbe riski yok denilebilir. Evet belki darbeye yollar kapanmıştır. Ama benim vekilimin küfürü mübahtır şeklinde düşünecek kadar fanatizm, yancılık, mantıktan ve izandan uzaklaşmak, Allah korusun darbeden ağır ve tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Yanlış, kim yaparsa yapsın yanlıştır. Hatalar kapatılmaya çalışılmamalıdır. Küfür edenin hatası elbette eleştirilir. Ancak küfür edeni dışlayan, onu desteklemeyen arkasında durmayan da takdir edilmelidir.
Özellikle liderlere bu konuda çok iş düşmektedir. Topluma örnek olmalıdırlar. Sert, birbirlerini tahrik edici, küçük düşürücü açıklamalardan kaçınmaları gerekmektedir. Böyle bir tutum sergilemeleri tabanlarında da yumuşamaya yol açacak ve benim vekilimin küfürü seninkinden iyidir iddialaşması olmayabilecektir. Küfürün iyisi olamaz. Küfür, küfürdür.