PROTESTOLAR
Bir iktidar düşünün ki, kimsenin kendisine karşı çıkabileceğini, yanlış bir şey yapabileceğini düşünmesin. Her yaptığı doğrudur, her yaptığı fedakarlıktır ve halk için halka rağmen yapılır.
Bir iktidar düşünün ki, ne sokakta, ne okulda, ne evde aleyhine söz söyleyenler, ya tuttuğu takımdan atılır, ya okuldan atılır, ya da atılmamak üzere biryerlere tıkılır.
Hal böyle olunca, bir de herşey doğru, söz söyleyen yanlış olup, Timur’un fillerini götüren Hoca gibi yalnız kalınca, kimsenin kimseyi protesto edecek hali kalmaz tabiî ki…
Bir iktidar düşünün ki, halkın imkanlarıyla, halkın verdiği vergilerle yaptıklarını, kendi cebinden paralarla yapmış gibi, onları nankörlükle suçlayan. Halk için çalışmayı, vazifesini yapmayı lütuf sayan.
Sanatı, sanatçıyı, kendi gibi olmayanı azarlayan; yaptımsa yaptım, söyledimse söyledim diyecek kadar, kendinden emin, öfkesine sahip çıkan. Demokrasiyi, kendi çizdiği sınırların, bir adım ötesine taşıyanlara bağırmayı, kızmayı kendine hak sayan… Vatandaşın hakkı olanı lütufla vermiş gibi, bir de onu azarlayarak yüzüne haykıran. Kendi gibi olmayanı, bambaşka yaşam tarzlarını, izin verme lütfuyla onurlandıran…
Bir iktidar düşünün ki, yaptığı her işi, kim ne derse desin son noktaya kadar götüren, geri adım atmayan, hiçbir yanlışına yanlış dedirtmeyen ve her yanlış diyeni provakatörlükle suçlayan. İktidarı sonsuz, geleceği daimi aydınlık olan…
Bir de bu iktidarın halkını düşünün ki, birkaç kısık sesle kendilerine yapılanlara karşı çıktıkları zaman, kendi taraftarlarınca tespit edilip, yaka paça toplanıp sorgulanan, güvendikleri insanlarca arenanın ortasına atılan matadorlar gibi sahada bırakılan.
Bir halk düşünün ki, düşünmesi, sorgulaması, konuşması, karşı çıkması en demokratik şekilde susturulan. En demokratik haklarını kullanırken, en olmadık şekilde köşeye sıkışan. Seçim zamanları meydanları doldurup alkışlamayı görev edinip, beş yıl boyunca televizyon ekranı, ekmek parası, çoluk çocuk kavgası dışında sesi çıkmayan,.
Bir halk düşünün ki, en zamansız en amansız zamanlarda küçücük bir çocukken, sokaklarda, kıyılarda, köşelerde büyümeye bırakılan; sonrada 24 yaşında, koca adamlar, kadınlar sıfatına erişince, birdenbire küçük çocuk olup, içlerindeki çocuğu hiç kaybetmeyen.
Acının, itilmenin, toplum dışında bırakılmanın, ekmeğiyle oynanmanın, işsizliğin, parasızlığın her türünü yaşarken hatırlanmayıp da, eğlendiğinde, yüzü güldüğünde, azarlanan.
Bir halk düşünün ki, kendisine sadece ağlamak, azarlanmak, el açmak, beklemek reva görülen. Üstelik tüm bunların, yıllar yılı sadece kendi için yapıldığını sanarak, gülmekten, mutluluktan ve kendi gibi olmaktan alabildiğine korkan...