Büyük Nutuk – Mustafa Kemal Atatürk
SİVAS’A GİDİŞ
Ayın yirmi beşinci günü, Sivas’ta beni kötüleyen bazı uygunsuz olaylar yaşanmaya başladığını öğrendim. 25/26 Haziran gecesi yaverim Cevat Abbas Bey’i çağırdım ve : “ Yarın sabah karanlıkta Amasya’dan Güneye gideceğiz” dedim. Bu gidişimizin gizli tutulması ve hazırlık yapılması için emir verdim.
Bir yandan da Beşinci Tümen Komutanı ve kurmaylarımla, gizli olarak, şu tedbiri almayı kararlaştırdık: Beşinci Tümen Komutanı tümeninden seçme subay ve erlerle olabildiğince güçlü bir atlı piyade birliğini hemen o gece hazırlamaya başlayacaktı. Ben de 26 Haziran sabah karanlığında arkadaşlarımla birlikte bir araba ile Tokat’a gitmek üzere yola çıkacaktım. Birlik, kurulur kurulmaz, Tokat üzerinden Sivas’a doğru gönderilecek ve benimle bağlantı kurulacaktı. Bu gidişimiz, hiçbir yere bildirilmeyecek ve elden geldiğince Amasya’da açıklanmayacaktı. (Sayın devlet yetkilileri tarihten ders alamayan milletler kaybetmişlerdir. Ben yaptım oldu kafası ile hiçbir yere varamayız. Türk milletinin yetiştirdiği Mustafa Kemal Atatürk geleceği görmüştür. İktidarı ve muhalefeti ile birbirimize saygı göstermeye mecburuz.Türkiye Cumhuriyeti Devleti muhalefetsiz idare olunamaz.
26 Haziran’da Amasya’dan yola çıktım. Tokat’a gider gitmez telgrafhaneyi göz altına aldırarak benim oraya gelişimin Sivas’a ve hiçbir yere bildirilmemesini sağladım. 26/27 gecesini orada geçirdim.27’de Sivas’a doğru yola çıktım. Arabayla Tokat’la Sivas aşağı yukarı altı saattir.
Sivas valisine, Tokat’tan Sivas’a gelmek üzere yola çıktığımı bildiren açık bir telgraf yazdım. “ Ordu Müfettişi” diyerek imzaladım. Telgrafta, özel bir düşünce ile, yola çıkış saatimi bildirmiştim. Fakat bu telgrafın, ayrılışımdan altı saat sonra çekilmesini ve o zamana kadar hiçbir yoldan Sivas’a bilgi verilmemesini gerektiren tedbirleri aldırdım. ( Çağa göre tedbir alınmazsa planlar bozulur. Son yıllarda tuzağa düşen asker ve yöneticilerimiz bundan ders almalıdır.) Şimdi efendiler, gözlerimizi yeniden Sivas’ta bıraktığımız levhaya çevirelim. Ali Galip Bey’le Reşit Paşa arasında bana karşı ne gibi bir işlem yapılacağının tartışılması sahnesine … Tartışmanın kızıştığı bir sırada, Reşit Paşa’nın eline benim Tokat’tan çekilen telgrafımı verirler. Reşit Paşa, hemen Ali Galip Bey’e uzatır: “ İşte kendisi geliyor ; buyurun, tutuklayın !” der.Reşit Paşa, telgrafta yazılı olan yola çıkış saatini görünce hemen, kendi saatini çıkarır, bakar ; sonra da: “ Efendim, geliyor değil, gelmiş olması gerek” der.
Bunun üzerine Ali Galip: “ Ben tutuklarım dedimse, benim pilim içinde olursa tutuklarım, demek istedim.” Deyince toplantıda bulunanları bir heyecan kaplar. Hep birden : “ Haydi öyle ise karşılamaya gidelim” diyerek toplantıya son verilir.Ancak şehrin ileri gelenleri, halkı ve askeriyle parlak bir karşılama hazırlığı yapabilmek için biraz zaman kazanmak gerektiğini ; oysa, hesaplarına göre benim, Sivas şehri kapılarına kadar yaklaşmış olacağımı göz önünde bulundurarak beni, şehrin yakınında bulunan Ziraat Nümune Çiftliğinde biraz dinlendirmenin yolunu aramışlar. Vali Paşa, karargahımın sağlık başkanı olup daha önce, gerekli örgütleri kurmak için Sivas’a göndermiş olduğum Tali Beyi çağırtarak, bu görevin yapılmasını ondan rica etmiş ve karşılama hazırlıklarını bitirince hemen kendisinin de yanımıza geleceğini söylemiş. Gerçekten, tam Nümune Çiftliği yakınında, karşımıza çıkan bir aracın içinde Tali Bey göründü. Arabalardan indik, çiftliğin bahçesinde oturduk. Tali Bey, anlattığım durumu ayrıntılarıyla açıkladıktan sonra, görevinin beni burada biraz oyalamak olduğunu söyleyince hemen ayağa kalktım; “ Çabuk arabalara ve Sivas’a dedim. Bunun nedenini anlatayım. O anda aklıma gelen şu idi : Karşılama töreni yapacağız diye Tali Bey’i aldatmış olabilirler ve gerçekte ters bir düzen kurmak için zaman kazanmak isteyebilirlerdi. Tam arabalara binmek üzere iken Sivas yönünden başka bir araba yanımıza yaklaştı, içinde Vali Paşa vardı. Reşit Paşa: “Efendim birkaç dakika, daha dinlenmez misiniz?” diye söze başladı. “ Yarım dakika bile dinlenmek istemiyorum. Hemen gideceğiz ve sen benim yanıma gel” dedim. – Efendim, dedi. Sizin yanınıza Rauf Bey binsin, ben arkadaki araba ile de gelirim.
Hayır, hayır dedim, biz buraya... Bu basit tedbirin neden alındığı kendiliğinden anlaşılır.
Sivas’a ulaştığımızda, caddenin iki yanını büyük bir kalabalık sarmış, askeri birlikler tören duruşu almıştı. Arabalardan indik. Yürüyerek askeri ve halkı selamladım.
- Devamı Haftaya -