EMPATİ
Sosyetenin gözdelerinden Jale denizin hemen kenarındaki evinin bahçesinde ağaçların altındaki gölgelik ve serin bölüme beyaz örtü serili masayı hazırlatmış, üzerine çiçekleri koydurmuş, akşam içilecek kırmızı şarap için kadehleri hazırlatmış ve bahçesinden denize girmişti. Biraz sonra denizden çıktı, hizmetçisinin getirdiği kahvesini yudumlarken çalan cep telefonunu açtığında eşinin beklenmedik bir işinin çıkması nedeniyle geç geleceğini söylemesi hayatını karartmış, hayallerini yıkmıştı. Sinirlerine hakim olamadı, kahvenin yanında bir de sigara yakıp, kendi kendine söylenmeye başladı: ‘ Hey Allahım ne kötü bir kadermiş. İki yudum şarabı bile zamanında içemiyoruz. Adamın işinin uzayacağı tuttu. Bütün hevesim, keyfim yerle bir oldu. Bundan kötü yıkım mı olur. Ben mahvoldum.vs.’ gibi kara yorumlar yaparak bahçede dolaşırken, birden bahçenin kenarından geçen yolda çocuk arabası süren bir kadın görüp duraksadı. Arabayı süren kadının keyifle dondurma yediğini, sürülen arabanın bir çocuk arabası değil, sakat arabası olduğunu ve içinde de dizinden aşağısı olamayan genç bir erkeğin bulunduğunu, dondurma yiyerek şakalaşan bacakları olmayan erkeğin arabayı iten kadının kocası olduğunu görünce de biraz önce söylediklerinden utanan Jale kafasını ellerinin arasına alıp, derin bir düşünceye daldı.Tekrardan, ama içinden söylendi: ‘Biz nelerle mutsuz oluyoruz. Ne halde olup da nasıl mutlu olabilenler var.’ Diyerek…