ANAYASA VE DEMOKRASİ
Geçtiğimiz Cumartesi günü Atatürkçü Düşünce Derneği, Doğu Karedeniz Şubeleri’nin düzenledği, ‘Hukuk ve Demokrasi’ konulu sempozyuma katıldım. Sempozyum oldukça geniş katılımlıydı. Çok değerli konuşmacılar vardı. Yargıtay eski cumhuriyet Başsavcısı sayın Sabih Kanadoğlu, Ordu Belediye Başkanı sayın Seyit Torun, ADD Genel Başkanı sayın Tansel Çölaşan ve ADD GYK üyesi sayın Av. Ersan Barkın. Oturum Başkanı bir önceki dönem Baro Başkanımız sayın Av. Attila Önal’dı.
Konuşmacılar ‘Sivil Anayasa ve Demokrasi’,’ Demokrasi ve Herkes için Adalet ‘ konularında sunumlarını bizlerle paylaştılar. Her bir konuşmacı, geçmişten günümüze değin olan süreçte ‘hukuk Ve Demokrasi konularını farklı bakış açılarıyla değerlendirdi ve konuları, biz katılımcıların sorularıyla da daha geniş boyutlarda ele aldılar.
Sivil anaysalar ile ilgili konuşan sayın Kanadoğlu,’ Türkiye'nin mevcut anayasasının değiştirilmesi gerektiğini, insan temel hak ve özgürlüklerine daha yakışır hale getirilmesi gerektiğini anlattı. Bu anayasa değiştirilmelidir, insan temel hak ve özgürlüklerine daha yakışır hale getirilmelidir. Devlet organlarının birbirleriyle olan ilişkileri medeni bir işbirliği ve iş bölümü haline mutlaka getirilmelidir'' dedi. ‘Fakat bu yapılırken amacın daha demokratik bir düzen, temel hak ve özgürlüklerin daha geniş yer bulduğu bir zemin olması gerektiğini söyledi. ‘Eğer yeni düzenlemeleri, Türk usulü Başkanlık sistemi ya da Türk usulü Anayasa sistemi olarak ele alırsak, bunun ülkeyi daha geniş katılımlı bir demokrasiye değil, daha diktaör bir yapıya götüreceğini savundu.
Anayasada nasıl değişiklik yapılacağının 175'inci madde ile belirlendiğini, bu maddede TBMM’nin anayasa üzerinde yapabileceği deşikliklerin sınırlandığını, kaydeden Kanadoğlu, anayasa'nın ilk üç maddesini değiştirmenin mümkün olmadığını, değiştirilmesinin teklif dadi edilemeyeceğini belirtti. Kanadoğlu, ''Doğrudan doğruya yeni bir anayasa, yani A'dan Z'ye yeni bir anayasaya kalkışırsanız, bunun iki önleyici nedeni vardır. Birincisi, anayasanın kendisi buna müsaade etmiyor. İkincisi ise yeni anayasalar, bir uzlaşıdır, bir anlaşmadır, bir hoşgörüdür. TÜRKİYE'nin içerisinde bulunduğu ortam bu anlaşmaya da uzlaşmaya da hoşgörüye de uygun değildir''diye konuştu.
Kanadoğlu, ayrıca,:Evvela Anayasa'nın 175'inci maddesini değiştireceksiniz. Çünkü anayasa değişikliğiyle halk oylamasına gitmek mümkün. Aklınıza gelen her konuda halk oylamasına gitmek mümkün değil zaten. Evvela halka şunu soracaksınız, (A'dan Z'ye yeni bir anayasa istiyor musunuz). Eğer 'evet böyle bir anayasa değişikliğini istiyoruz' derse ki bunda 3'te 2 bir çoğunluk arayacaksınız. Yani nitelikli çoğunluk. Sonra bir kurucu Meclis seçimi yapacaksınız. Burada hiçbir şekilde baraj olmayacak. Her düşünce orada olacak ve o düşünceler birbirleriyle uzlaşarak, anlaşarak yeni bir anayasayı ortaya çıkaracak. İşte o çıkan anayasayı da tekrar halk oylamasına sunacaksınız.
Sayın Kanadoğlu, Türkiye’de ABD’deki gibi bir Başkanlık sisteminin de işlemeyeceğini özellikle belirtti. Çünkü başkanlık sisteminde olması gereken, tam bir kuvvetler ayrılığının Türkiye’de olmadığını, sözde ve yasada olan bu ayrılığın gerçekte işlemediğini belirtti. Türkiye’de yürütme ve yasama neredeyse birlikte çalışıyor, yargı da son dönemde yeni yapılan HSYK ile yürütmenin baskısı ile karşılaşıyor saptamalarında bulundu. Bu sebeple bizdeki Başkanlık sistemi olsa olsa Arap ülkelerindeki ya da Güney Amerika’daki sistemlere benzer bir Başkanlık sistemi olur, Anayasa ise Burhan Kuzu’ usulü olur ‘ dedi.
Başta da söylediğim gibi, sempozyum her anlamda ‘Aydınlanma Sempozyunları’ na uygun bir şekilde aydınlatıcı ve paylaşımcıydı. Fikirlerin demokratik ve insan haklarına saygılı bir şekilde ifade edildiği, farklı düşüncelerdeki insanların da düşünceler bazında, saygın bir üslupla bir araya gelebileceğinin kanıtıydı.