YARGININ SORUMSUZLUĞU
Bu hafta başında bir yargıcın, adliyede bir katibeyi rehin aldığı haberini okudum. Aklım durdu. Habere göre;mesai bitmek üzere iken yargıç, eski katibesinin odasına girip, kapıyı kilitliyor. Silahını çekip katibeye doğrultuyor. Bir takım sözlerle tehdit ediyor. Nöbetçi Cumhuriyet Savcısının ikna etmesi sonucu, kapıyı açıp, aracına binerek evine gidiyor... Bu eylemi gerçekleştiren gargıçın eşinin aynı adliyede başka bir mahkemede yargıç olması işin magazin boyutu olup beni ilgilendirmiyor.
Beni ilgilendiren boyutu:
Tehdit, hürriyeti tahdit, taciz ve silah çekme suçlarını hem de nöbetçi savcının karşısında işleyen kişinin elini kolunu sallayarak, suç mahallinden ayrılmasıdır. Bu suçu işleyen hakim de olsa, savcı da olsa, milletvekili ve hatta bakan bile olsa böyle sorumsuzluk olamaz. Bazı görevleri yapanların, yaptıkları bu bu görevin ağırlığı, sorumlulukları nedeniyle ayrıcalıkları vardır. Olmalıdır da. Dünyada da benzerleri mevcuttur. Ancak ülkemizde bu konularda hep kantarın topuzu kaçırılmakta, “vur”kelimesi “öldür” olarak algılanmaktadır. Böyle bir sorumsuzluk olamaz. Olmamalıdır da!
Yargıçlar verdikleri kararlar nedeniyle bir kişiye maddi zarar verdikleri takdirde bu zararı, yargıçlar adına devlet ödemektedir. Bu bile bazı yargıçlar tarafından istismar nedeni yapılabilir. Böyle bir sorumsuzluğun dahi sınırlarının olması gerekir. Olay suç işlemek olunca, mutlaka İstanbul çağlayan Adliyesi’ndeki sorumsuzluk olmamalıdır.
Eski bir Adalet Bakanı “Edirne’nin Meriç kıyısındaki koyunlar da, Kars ilinin boz kırındaki koyunların da Cumhuriyet savcıları ve Türk yargıçlarına emanet olduğunu” yıllar önce dile getirmiştir. Adalet ülkenin temelidir. Yargıçlar ve savcılar bu toplumun gelecek güvencesidir. Farklı bir statüleri vardır. Olmalıdır. Hak ve adalet dağıtıcısı olarak bu farklılığa haklarının olması da doğaldır. Ancak bu farklılık, onlara hiçbir zaman suç işleme özgürlüğü vermemelidir. Veremez de! Söz konusu olayda ihmal vardır. Bu ihmal vakit geçirmedentelafi edilmeli ve halkın gözünde hakim ve savcılar suç işleme özgürlüğüne sahip bir sınıf olarak değerlendirilmemelidir. Sadece halkın yapacağı değerlendirme değil yargı mensupları da, bu kötü örneği çoğaltacak ortamlar yaratmamalı, istismar olanağı verilmemelidir. Yargı sorumsuz değildir. Halkın gözünde de böyle sorumsuz bir yargı, dokunulma yargı mensubu yaratılması sakıncalıdır.