İADE-İ İTİBAR MESELESİ
Son günlerde bir iade-i itibar meselesi çıktı. Önce rahmetli Adnan Menderes için arkasından Deniz Gezmiş için. Bana bu konu o kadar anlamsız geliyor ki, düşündüğüm zaman ne diyeceğimi, nasıl yorumlayacağımı bilemiyorum. Gerçi ben biraz kendimi farklı bir insan olarak değerlendiriyorum. Bu farklılık kendini beğenmişlik anlamında algılanmasın. Farklıyım işte..! Çoğunluk gibi düşünemiyorum. Benim gerçeklerim bugünkü çoğunluktan çok fazla miktarda farklılıklar arz ediyor.
Örneğin:
Ben rahmetli Menderesin idamla cezalandırılmasını ömrümün hiçbir döneminde doğru bulmadım. Benim gibi düşünenler için itibarı gitmedi ki iade edilsin.
Ben Deniz Gezmiş’in idamla cezalandırılmasını da hiçbir zaman doğru bulmadım. Bu nedenle benim açımdan Gezmiş de itibar kaybetmedi ki itibarı iade edilsin. Ama bugün Deniz Gezmiş’i çocuk katilleri ile eşdeğer tutup, O’nun durumu farklı diye iade-i itibardan yararlanmasını istemeyen ve bu konuda beyanat verenler var. Bu fanatikler açısından siz istediğiniz kadar Deniz Gezmiş’in itibarını iade edin, fanatiklerin bakış açısını değiştireceğinizi mi sanıyorsunuz?
Ben meşhur Ergenekon davasını yakından takip eden bir kişi olarak, orda yargılanan bir çok kişi için verilecek mahkumiyet kararının doğruluğuna da inanmıyorum. Bugün mahkum edileceklerin, yıllar sonra iade-i itibar kararları ile ödüllendirileceğini şimdiden söylemenin kehanet olmadığını iddia edebilirim.
Biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki kadınlarımız için pozitif ayrımcılık getirdik diyor, Anayasamızı değiştiriyoruz. Onlara önem verdiğimizi vurguluyoruz. Diğer taraftan bir takıma seyircisiz oynama cezası veriyor, maçı insanlar izleyemez diyoruz. Arkasından kadınlar insan değilmiş gibi, Onların aynı maça gitmesinden rahatsızlık duymuyoruz.
İtibar, ya da önemseme kağıt üzerinde alınan bir takım kararlarla olmaz. Esas olan halkın çoğunluğunun, mümkünse hepsinin verdiği itibardır. Yoksa siz kendinizi aldatmaktan öteye gidemezsiniz.