ŞEHRİMİZ
10 Aralık dünya İnsan Hakları günüydü. ‘Herkesin sağlıklı bir çevrede yaşamak hakkı vardır’der İnsan Hakların Bildirgesi. Peki bizler ne kadar sağlıklı ve güzel bir çevrede yaşıyoruz?
Gittikçe artan bir beton ve daha fazla kazanma sevdası yüzünden, tüm güzellikleri ve doğal olanı terkediyoruz. Yaşadığımız çevrede bile, yani Fatsa’da, artık inşaatlar yüzünden neredeyse şehir içinde yürüyemez hale geldik. Geçenlerde bir arkadaşım, şehrin en işlek caddesinde, kaldırımdaki demir yığınları yüzünden düştü ve şanslıydı ki, ufak br sıyrıkla atlattı bu düşmesini.
Çünkü sürekli yapılan inşaatlar yüzünden artık şehir içinde yürüyemez hale geldik. Bu inşaatların hiçbir denetimi yok. İnşaatların tüm malzemeleri kaldırımlara yayılmış durumda ve kaldırımdan bizlerin geçme özgürlüğü yok. Kaldırımdan yüreyemediğimiz için de arabaların kullandığı yoldan geçmek zorunda kalıyoruz, bu da daha tehlikeli oluyor. Ayrıca inşaatların hiçbiri kapalı şekilde yapılmadığı için, kafamıza bir şey düşme, üstümüze başımıza birşeyler sıçrama tehlikesi de mevcut.
Yapılan inşaatların şehrin bütünlüğüyle ve imar palnlarıyla da hiçbir uyumlu yanı yok. Sürekli bitişik olarak yapılan, 15- 20 kata kadar izin verilen bazı binaların görünüşünün, şehrin estetiğini ve görünümünü fazlasıyla bozduğu bir gerçek.Üstelik bu binaların otoparkı, yeşil alanı, bahçesi gibi zaruri bölümleri de olmadığı için, bittiğinde nasıl bir izdihama sebep olacağı da cabası. Yapılan bu binalara nasıl ruhsat verildiği, nasıl imar planına uygun hale geldiği ya da bu şehirde bir imar planı olup olmadığı cevaplanması gereken sorulardır.Üstelik sadece şehir içi değil, artık Dolunay mevkii de bu plansızlıkla inşa edilmektedir. Varolan tüm yeşil alanlar binalarla ve herhangi bir plan dahilinde olmayan binalarla doldurulmaktadır. Yaşadığımız şehir, mimari açıdan hiçbir güzelliğe sahip olmayan, şehrin siluetini fazlasıyla bozan binalarla kaplanmakta ve bu binalar yapılırken de çevreye büyük rahatszılık verilmektedir.
Şehrimiz sahil kesiminde de, bina inşaatı olmayan yerlerde kaldırmların galerilere terkedilmesiyle, yine yürümek zorlaşmaktadır. Şehrin içinden Kurtuluş Mahallesine doğru uzanan sahil şeridinde, tüm kaldırm araba galerileinin satışa çıkardığı arabalara bırakılmış, yayaların nereden yürüyeceği hesap edilmemiştir.
Yerel yönetimlerin görevi şehrin su, yol, temizlik gibi ihtiyaçlarını karşılamakken, aynı zamanda şehrin yaşanabilir olmasını da sağlamaktır sanırım. Şehir içi sürekli bir şantiye görüntüsündeyken, gürültü, çevre kirliliği, trafik kirliliği sözkonusyken, sağlıklı ve güzel bir çevrede yaşadığımız söylenebilir mi?
Bir şehre sadece birşeyler yapmak değil, yapılanları düzgün ve yerli yerinde yapmak önemli değil midir? Yaşadığımız anı ve şimdiyi yaşamak varken, hep ileriyi,daha ilerisini düşünmek doğru mudur?
Toplum olarak yaşıyorsak, toplumun kurallarına riayet etmek önemlidir, diye düşünüyorum. Sağlıklı ve güzel bir çevrede, huzurlu bir şekilde yürüyebilmek de, sanırım çok basit ve olmazsa olmaz bir gerekliliktir.