EĞİTİM KAVRAMI
Nice Çilelerle Yaşayan
Öğretmen kardeşlerime ….
Yabancı dillerde (Latin kökenli ) bir yere sevk etmek, yöneltmek anlamında Türkçe’de “Eğitim” eğmek, biçime kalıba sokmak.(Yoksa daha da biçimsizleştirme mi?) Eğitmek:Öğütmek. “Adam etme, yetiştirme” Eti senin kemiği benim.Eğitime “emanet”edilen çocuklar. Ne adına eğitiliyor ya da öğütülüyoruz? Baskı biçimi olarak eğitim “Press”den geçirme.Düzene sokma.Düzene uydurma.Düzleme. Dümdüz etme.Eğitim silindiri.
Unutulan:1) Eğitim ömür boyu. Hiç bitmiyor. 2)Karşılıklı etkileşme.Hoca öğrenciyi, öğrenci hocayı eğitiyor. Kim hoca, kim öğrenci anlamak zor. Baskı değil bağımsızlık kazandırma. Eğitim sindirim değil. Diriltim,diriltme olmalı. Bağımsız kafalar yetişmeli. Silik,boynu bükük, kendine güvensiz korkak insanlar değil.3)Öğrenciye kendi kendini nasıl eğiteceğini anlatmalı. Bütün bunların anlaşılmadığı eğitim,beşikten mezara doğru kendi kendimizin hem hocası hem öğrencisi olmadığımız eğitim, öğütümdür. Eğitim kurumları değirmen, öğütülen genç insanlar, ürün de diplomalarıyla ve belgeleriyle bizim insanımız toplumumuz.
Kurum Olarak Eğitim Küçümsenen çocuk. Dövülen. Adam yerine konmayan . Büyükleriyle birbirleriyle, kendi kendileriyle iletişime geçemeyen gençler. Diploma fabrikası,iş imkanı, toplumda belli bir konum edinme garantisi:Eğitim kurumları.
Bozuk müfredat programları. Boyuna değişen eğitim sistemleri. Sınıf geçme, geçmeme, kalmama imkanları.
Karne ve intiharlar, “geçersen sana ne alacağımlar.” Velilerden alınan paralar. Okul aile birlikleri. Sizin çocuğunuz hangi dershanede ? Hangi okulu kazandılar…” Giriş sınavları. Yarışan çocuklar. Yarışan veliler. Şöyle bir sınav:Okudukça cahilleşiyoruz.Okumayı,öğrenmeyi bilmiyoruz. Ezbercilik, KOPYA.
Dışarıda işportacılık yapan öğretmenler.Kendini geliştirmeyi düşünmeyen öğretmenler. Öğretmenlerin istemeye istemeye bu mesleğe girmesi.(Zoraki Öğretmen) zoraki öğrenci. Okulda öğrenilenle hayatta karşılaşılanlar arasındaki uçurum.
Aile içi eğitim yetersizliği. Bakıcıya bırakılan çocuklar.Anneanne –babaanne eğitimi.Televizyon çocukları.Bilgisayar oyunları. Çalışan anne babalar,yeterince ilgilenilmeyen “çok bilmiş” çocuklar, sevgi eğitimi yokluğu, eksikliği …. (Bir konuyu araştırmayı bilmeyen öğrenci ve öğretmenler. Eleştiri irdeleme yoksulluğu …) Hayallerimizi öldüren bir düzen.
Ayrıcalıklı okullar, döküntü okullar. “Bir lisan, bir insan saplantısı. Dil öğrenme, öğrenememe. Değişen yönetmelikler. Özel okullar ve ücretleri. Okul servisleri. Tıkış tepiş minibüsler… Tıkış tepiş sınıflar. Dökülen okul binaları.Labaratuvar yokluğu. Yetersiz karmaşık ders kitapları. Okuldan kaçmalar. Köşe dönme – okul bitirme zıtlığı. Okulda dayak. Bıkkın öğretmen, yorgun öğrenci, hırslı veliler, “idare” eden yönetici. İki de birde çıkarılan af yasaları.
ÖĞRENCİ VE SORUNLARI
Neden, neyi, ne adına okuduğunu bir türlü anlamayan şaşkın, ürkek, ruhça yaşlı öğrenciler… Giriş sınavlarının aboneleri. Dershane, özel ders, okul, aile baskısı. Okumaktan, öğrenmekten nefret edenler. Tepkilerini “gırgır ve şamata” ile ortaya koyanlar. Mizah ustası öğrenciler… Eğitime mizahla tahammül edebilenler.
ÖĞRETMEN VE SORUNLARI
Mesleğinin ehli olmayanlar. Mesleğini, öğrencileri sevmeyen öğretmenler. Paraca yoksullukları. Bilgice eksiklikleri.Baskıcı, eleştiri kaldıramayanlar. Kendini aşamayanlar. Yan işte çalışması (seyyar satıcılık gibi). Öğretmenin giderek azalan saygınlığı. Aile – öğretmen öğrenci diyaloğunun sağlıklı biçimde kurulamaması. En zor şartlarda görev yapan fedakar öğretmenler bütün bunları aşmasını bilmişlerdir. Japon başbakanına sorarlar: Ülkenin kalkınkınmasını neye borçlusunuz? Onu bana değil, Japon öğretmenine sorun diye cevap verir.
En güzel günler sizlerin olsun. Sevgi ve saygılarımla.
Kaynak Kişi: Ahmet İNAM