AÇLIK GREVLERİ
Açlık grevleri 65. gününe geldi ve henüz bir adım atılmadı. İnsanlar ölümün kritik eşiğine geldiler ve halen siyasiler bunun bir şov olduğunu söyleyerek, dalgacı bir üslupla yaklaşıyor olaylara. Halen siyasi çekişmeler içinde birbirlerine laf yetiştirip, çözüm yolunda ilerlemiyorlar.
Bir ülkenin Başbakanının, böylesine kitlesel bir grevde, zaten şov yapıyorlar, doktorlar gereğini yapar, üstelik rejime de ihtiyaçları var diyerek, olaylara böyle bir üslupla yaklaşması, grevdekileri daha da çıkmaza sokuyor.
Genel anlamda, temel insan haklarının tanınması yönündeki söylem ve hareketlerin açlık grevi yapanlar tarafından olumlu bulunacağını, buna karşın “herkes herşeyi yiyor” gibi, “pazarlık yapılmaz” gibi baştan savmacı, ciddiye almayan, şiddet yanlısı tutumların sorunun çözümü adına tam ters etki yapacağını unutmamak gerekiyor. Grev ve talepler hakkında yanlış bilgi yaymamak, grev yapanları aşağılamamak, grevi bırakmalarını zorlaştırmamak, hepimizin sorumluluğudur.
Üstelik böyle bir ortamda, bir de idam cezasının yeniden tartışmaya açılması, olayları içinden çıkılmaz hale getiriyor. Burada kimin haklı ya da haksız olduğu artık önemini kaybedip, demokratik bir hak sözkonusu ise, bunun sağlanması gerekiyor. Şu an, ana dilde savunma hakkı ve Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme hakkının sağlanmasınının, zaten demokratik bir hak olduğu göz önüne alınırsa, bunların gerçekleşmesinin devleti siyasi bir acze götüreceği kanısında değilim.
Bir insan mahkum olmuş ise, bu mahkumun, her kim olursa olsun diğer mahkumların yararlandığı haklardan yararlanma hakkı, zaten vardır. Bir mahkumun, en azılısı dahil, avukatıyla görüşmesi anayasal güvence altındadır. Asıl sorunlar yumağı, işte olması gerekenin yapılmaması noktasında oluşmaktadır.
Devletin yetkililerinin görevi, böylesine kitlesel bir eylemde, tüm vatandaşlarını anlamak ve aynı duyarlılıkla yaklaşmak olmalıdır. Tek bir vatandaşı dahi, tehlike içinde ise, onu korumak için yapabileceği tedbirleri almak, ve onları görmezden gelmek yerine, farketmektir.
Karşındakinin siyasi görüşü ne olursa olsun, kim olursa olsun, en azından anlamaya çalışmak ve karşısında değil, yanında olduğunu hissettirmelidir. Bunları yapmak yerine, sürekli laf yetiştirmek, görmezden gelmek, dalga geçmek herşeyi çok zorlaştırmaktadır. Devlet, en azından duyarlı olmalıdır.İnsani bir duyguyla yaklaşmalıdır her bir vatandaşına. Yapılan açıklamalarla, kişileri kişilerle, ülkeleri ülkelerle birbirine düşürmek yerine, yaklaştırmalı ve birbini anlamasını sağlamalıdır.