CUMHURİYET
29 Ekim cumhuriyet Bayramı, Cumhur’un tazyikli sularla uzaklaştırıldığı, biber gazlarıyla, dağıtıldığı, bayrakların yerlere saçıldığı bir drama dönüştü. Ne acıdır ki, halk kendi bayramını, kendi bağımsızlık mücadelesinin onurunu yaşayamadan, barikatların önünde sağa sola itilip kakıldı.
Demokrasiye barikat kuruldu 29 Ekim’de. Atanın huzuruna çıkmak isteyen halkın önüne barikat kuruldu.
Halkla özgürlük, halkla çağdaşlık, halkla Ata’nın arasına barikat kuruldu.
Büyük mücadelelerle kazanılan, Ulusal Bağımsızlık Savaşının sonunda kurulan bu Cumhuriyet, halktan kopuk, halktan uzak bir alanda, sadece devlet erkanının birbirini selamladığı kuru bir törene dönüştü.
Alanlarda, meydanlarda Atayı selamlayan halk, illegal örgüt elemanı sayıldı. İktidar Partisi Milletvekilleri, yürüyüş yapanları, halkın bütünlüğünü bozmakla, terörist eylemci olmakla, Ergenekoncu olmakla suçladı.
Ne zamandır bu ülkede; vatan, millet ulus değerlerini savunmak, bayrağınla yürümek, en büyük bayramını meydanlarda kutlamak devlet düzenine karşı gelmek oluverdi bilinmez...
Ne zamandır bu ülkede; biz olmak, biz bilinciyle varolmak tehdit oluverdi kimilerince.
Ne zamandır, bağımsızlık onuru, ulus olma bilinci ayrı gayrı olmak addedildi.
• ‘Bugünkü hükümetimizin, devlet teşkilatımızın doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir.’demiş büyük önder Atatürk.
Oysa şimdilerde millet ve devlet arasına örülen barikatları aşmak, ne denli zorlaştı ve millet varolma bilincinden nasıl da uzaklaştı. Halkın Kendi kendini idaresi olan Cumhuriyet, halktan uzaklaştı...