SAVAŞ ŞİMDİ Mİ BAŞLADI?
Yavaş yavaş çekildik, bu önceden yazılmış senaryonun içine. Aslında her şey bundan yıllar önce yazılmıştı. Aktörler bile belliydi. Büyük Ortadoğu emellerinin, en büyük piyonu Türkiye’ydi. Onun rolü herkesten büyüktü. Çünkü jeopolitik durumu ve nüfus dağılımı onların tam istediği gibiydi.
Aslında bizim en büyük şansımız, Mezopotamya ( Fırat ve Dicle Nehri’nin arasındaki toprak) gibi madden ve manen çok değerli toprakların sınırlarımızın içerisinde olması. Tarım anlamında en verimli topraklar orası. Fakat bunun yanında en büyük şansızlığımızda o stratejik nokta. Orası Yahudi’lerin ve onlara hizmet eden siyonist, mason, lion ve leon’ların iştahını kabartıyor. Çünkü o bereketli coğrafya, onların ‘Vaadedilmiş Toprakları’. Onlara orası bugünün, dünün değil, daha onlar var olmadan bahşedildiği inancındalar. Dünyaları dahi alsalar, Mezopotamya’yı almadan hep bir yanları eksik olacak. Nasıl İsrail diye bir devlet yokken, bin bir numara ve para ile devlet sahibi oldularsa, aynı sistemi bu bölgede de uyguluyorlar. Biz hani kızıyoruz ya Kürt kardeşlerimize, işte orada fena halde yanılıyoruz. Biz olayın hep görünen yüzüne bakıyoruz. Asıl iceberg’in görünmeyen yerine kanalize olmalıyız. Onlar cahil kalmış bir etnik grubu, etkisi altına almış durumda. Meclis sırasında oturan köpekleri ise Kürt değil, o güçlerin tetikçisi. Onlar ne diyorsa, dillerine o söylemlerini doluyorlar. Yoksa böyle güney coğrafyada kalmış bir örgütün ağzında, sol jargonun olması oldukça manidar ve düşünülmesi zor. Yahudilerin ele başları, onların damarlarına siz ezilmiş bir toplumsunuzu enjekte ediyor, 80’li yılların başından bu yana. Bu kadar yıldır bu terör adıyla taçlandırılmış oluşumun, bir türlü bitmemesinin tek nedeni, bu ateşin altına sürekli odun atmalarından kaynaklanıyor. Eğer orada hala istediklerine ulaşamadılarsa, ya bunun sebebi daha bunun zamanının gelmemesinden yada orada yaşayan az sayıda ki delikanlı Kürt kardeşlerimiz sayesindedir.
Onlar bizim gibi anlık kararlar almıyorlar. Onlar planlarını yıllar önce yapıyor, sonra sabırla, yavaş yavaş uyguluyor. Hiç acele etmiyorlar, keskin nişancı kadar serinkanlılar ve doğru anı kolluyorlar. 11 Eylül saldırısından, o Naziler bizi yaktı hikayesine kadar hep aynı yolu izlediler. Ezilmişi oynamak en büyük numaraları. 11 Eylül’de, barbar Müslümanlar bizi vurdu diyerek Afganistan’ı almak, Saddam Hüseyin’i devirerek (sanki yıllar önce kendileri getirmemiş gibi), demokrasi getirme adı altında Irak’ı almak, Wikileaks balonu ile Müslüman ülkeleri birbirlerine kırdırmaları (sahi nerede bu Julian Asange?), hep uzun vadeli ama çok iyi hazırlanmış bir planın ürünüydü. Planın ağa babasını ise Rockefeller ailesinin başını çektiği, yedi aileden oluşan bu oluşum yapıyor. Yazın Rockefeller diye Google’a bakalım neler çıkacak karşınıza.
Şunu da hatırlatmakta fayda var onların en büyük silahı televizyon. Bizim beynimizi bu yolla uyuşturuyorlar. Böyle tepkisiz, muhakeme gücünü kaybetmiş bir toplum olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyoruz. Emin olalım ki hükümetinden, muhalefetine kimse bu düzene karşı duramaz. Durursa eğer başına Turgut Özal, Vali Recep Yazıcıoğlu, Muhsin Yazıcıoğlu, Adnan Kahveci, Orgeneral Eşref Bitlis gibi, soru işaretleri ile dolu bir ölüm sizi bekler. Peki girdiğimiz bu savaş nasıl biter? Biz ne kazanırız veya ne kaybederiz? Ben bilemem ama eminim bu konuda, keskin nişancıların iyi bir tahmini vardır.