UZLAŞMA
Siyasi Partiler, Anayasa değişikliği konusunda uzlaşmak için, birbirinin kapısını aşındıradursun, PKK maalesef bu ziyaretleri bekleyemiyor. El sıkışmalar, yüze gülüp arkadan söylemeler, ev hapsi olabilir, yok olmaz, şehir yapılanması, dağ yapılanması, örgüt çözümlemeleri derken, yine 8 can şehit oldu.
Henüz 20’lerinde, henüz çok gençken ve bütün bu siyasi hesapların, uzlaşmazlıkların, düşmanlıkların dışındayken. Kapalı kapılar ardında, neler olup bittiğini bilmeden, onların hayatları bir anda son buldu. Halen uzlaşmayan, halen bir araya gelemeyen siyasiler de, televizyonda demeçler verip, ailelerin acısını paylaşıyor. Ta ki bir sonraki olaya kadar, bu kısırdöngü sürüp gidiyor.
Yine aynı hamasi nutuklar, yine aynı mesajlar. 30 senedir bitmeyen bir yazgı, dinmeyen bir yangın. Gitgide daha fazla körüklenen, fakat söndürmek için kimsenin çaba göstermediği. Ve birileri bir şeylerin hesabını yaparken, arada gidiveren, herkesin resimlerinden bir kez olsun tanıdığı, gencecik canlar.
Yaşanan can pazarları bununla da kalmıyor. Daha birkaç gün önce, haddinden çok fazla doldurulan ve insanların kötü şartlar yüzünden isyan edip, 13 den fazla kişinin ölümüne sebep verdiği cezaevi olayları da can yakıyor. Bazılarının henüz tutuklu olduğu, kiminin birkaç gün sonra dışarı çıkacağı gencecik insanlar da, büyük bir ihmalin kurbanı oluyor. Kapasitesinin neredeyse dört katı dolu olan bir cezaevi ve hiç de uygun olmayan fiziki şartlarda cezasını çeken insanlara, böyle bir olay olmadan kimse dönüp bakmıyor. Olay olduktan sonra da, konuyla ilgili Bakan, değil istifa etmek, neredeyse sorumluluğunun olmadığını söylüyor. Sorumlu cezaevi müdürü ve yanan insanlar olarak kalıyor.
Çözümsüzlükler ve sadece geri dönüşü olmayan olaylarla hatırlanan, sorunlar ülkesiyiz. Sürekli konuşulan, konuşuldukça içinden çıkılmayan sorunlar yumağı. Bu arada da kanıksanan ve üzerinde sadece bir gün konuşulan, sonra da unutulan olaylar zinciri. Bizler zincirin neresindeyiz, hangi sorunun içinde, hangi çözümdeyiz. Aslında biz neredeyiz?