KORKU DÜNYASI
İnsanları terör örgütüne üye oldukları ve onları kurtaracakları gerekçesiyle, binlerce liralarını dolandıran şebeke çökertilmiş ve üyelerinin çoğu yakalanmış. Bu kişiler kendilerini polis, savcı olarak tanıtıp, telefonla belirledikleri şahısları arıyorlarmış ve kendilerini terör örgütü üyeliği suçlamasından kurtarmak için, hesaplarına para yatırmalarını istiyorlarmış. Dolandırılanlar arasında üst düzey askerler, profesörler, doktorlar var. Üstelik bu kişilerin bazısı 100- 150 bin lira para yatırmışlar bu örgüte. Bu kişiler organize bir suç örgütü ve ciddi bir dolandırıcılık suçu var ortada, fakat bu kişilere zemin hazırlayan bir durum yok mu şu an bu ülkede?
Neden insanlar, bu kadar akıllı ve eğitimli iken, bu denli kolay kandırılıyor ve korkuyor? Üstelik hiçbir örgüt bağlantısı yokken ve hiçbir olaya karışmamışken? Birisi size telefon açıyor ve içinizi derin bir korku kaplıyor. Kimdir, nedir sorgulamadan, o korkuyla elinizde avucunuzda ne varsa ona veriyorsunuz. ‘Sen de kimsin, nesin, ben bir şeye karışmadım diyemiyor? Ya gerçekten böyle bir şey varsa, ya suçsuz olduğumu kanıtlayana kadar yıllarca hapiste kalırsam, çoluk çocuğum ne olacak, hayatım ne olacak, korkusu yaşıyorsunuz ve istediklerini veriyorsunuz o insanlara.
Çünkü insanlar korkuyor. İnandıramamaktan, anlatamamaktan korkuyor. Komploya uğramaktan korkuyor, asılsız olabilecek suçlarla itham edilmekten ve hakkını arayamamaktan korkuyor. İleri demokrasiye geçtiğimiz bu günlerde, insanlar çok kolay kandırılıyor. Çünkü sesinin duyulmayacağından, kimseden destek bulamayacağından, sesinin önüne bir duvar örüleceğinden korkuyor.
Son birkaç yıla kadar bilmediğimiz türde bir dolandırıcılık suçumuz oldu artık. Bunu başka çeşitleri de izleyecektir. İnsanlar da umutsuz ve şaşkın, kime güveneceğini bilemeden, gerçek örgütlere varını yoğunu kaptırmaya devam edecektir.
Şimdi tek suçlu dolandırma eylemini yapanlar mı? Yoksa bu ortamı yaratanlar mı? Bir yanda gülen oynayan, sürekli tüketmeye özendirilen, çoğalın, daha da artın sloganlarıyla yaşamlarını sürdüren insanlar; bir yanda korku içinde kalmış, çaresizlikten başkalarının tuzağına düşen insanlar. Soru sormayı unutmuş, her şeyi anında kabullenen insanlar. Suçsuz olduğunu bile bile ya suçluysam diye inandırılanlar. Gün geçtikçe büyüyen ve yayılan bir yeni dünya düzeni…
Ancak bundan daha önemlisi Sayın Başbakanımızın ‘3’ olarak dediği asgari çocuk sayısını nüfusumuz gittikçe azaldığı için biz 4’e çıkarttık. Dolayısıyla bundan sonra en az 4 çocuk sahibi olacaklar. Bir başka talebimiz de var bizim. Biz Ordu ili olarak büyükşehir olmak istiyoruz. Dolayısıyla burada yeni evlenenlere mesaj verirken aslında salonda bulunan davetlilere de mesaj veriyoruz. Bakıyorum genç bir nüfusumuz var, mutlaka çoğalmamız lazım. Umarız Türkiyemiz, Ordumuz, Fatsamız daha güzel günlerde, daha müreffeh daha sağlıklı günlerde çok daha fazla nüfusla mutlu ve huzurla yaşar” diye konuştu .