SAHTE MAHALLELER
İstinye Park Alışveriş Merkezinde, mahalle havası yaşatan kasap, manav, bakkal, balıkçı açılmış. Dizaynı öyle bir yapmışlar ki, her şey oraya gelen insanlara, sanki bir mahalleye gelmiş hissi veriyormuş. Mahalle sıcaklığı, tanıdık simalar, otomatik olmaktan uzak alışveriş ilişkileri.
Ülkemizin hızla girip, herkesi ardında bıraktığı yeni dünya düzeninde, önce yok ediyorsun, sonra da daha büyük paralar verdirerek, sahtesini insanlara yaşatıyorsun. Sahte manav, sahte bakkal tabi ki eskisinden çok daha pahalı ve yapay, ama yine de nostalji yaşatıyor insana.
Ne kadar kısa sürede, her şeyi nostalji olarak arkamızda bırakıyoruz, farkında bile değiliz. Bizim şehrimizin halen kasapları, az da olsa bakkalı, manavı ve mahallesi halen var. Fakat yakın zamanda, hızla yayılan alışveriş merkezlerinin, şehrimizi de istilasından sonra, biz de alışveriş merkezlerinin içindeki sahte mahallelerde yaşayacağız. Sahte çiçekler, sahte ağaçlar, sahte sokak lambaları, sahte bir şehir havasında yaşatılan bizler, daha çok paralar ödeyerek yokettiklerimizin peşinde koşacağız artık.
Eski binalar bir bir yıkıldı, yerine çok katlı lüks siteler yapıldı. İçinde her şeyin olduğu, güvenlikli, korunaklı, dışarıdan kimselerin giremediği, kameralı siteler. Bu sitelerde yaşayanların da kendi alışveriş merkezleri oldu. Güneşi görmeyen, kapalı mekanlar, kapalı oyun parkları, kapalı yemek yeme alanları. Havalandırmalı, ışıklı ve yine korunaklı. Pahalı marka giysilerle dolaşan, bunları almak için borca saplanan insanların, havalandırmalı mekanlarda, birbirine hava attığı güneşsiz sokaklar.
Doğaldan ve doğasından uzaklaşan insanların, gün geçtikçe yapay bireyler haline dönüştüğü, duygusuz ve tepkisiz çoğunluklar haline geldiği, şaşırmış insanlar kalabalığı sardı etrafımızı. Mahallelerin sahteleşmesiyle, mahalle kültüründe yaşatılan sevgi, saygı, dayanışma gibi kavramlar da yok oldu.
Sokaklarda güvenle oynayan çocuklar, yapay oyuncakların dünyasına savruldu. Daha fazla almanın, daha fazla elde etmenin ve elde ettiğinin hazzına varamamanın yarattığı boşluk duygusu, bireyleri bencil ve mutsuz ediverdi. Paylaşılamayan güzel duygular, paylaşılamayan toplumsal birliktelik, daha fazla öfkeye, daha fazla ayrışmaya sebep oldu. Artık iyiden iyiye yayılan öfke patlamaları, iyiden iyiye yayılan şiddet atmosferi, yönsüz, rotasız bireyler topluluğuna dönüştürdü çevremizi. Toplumsal huzuru sağlamak adına, ne kadar düzenleme yapılsa, ne kadar yasa yapılsa, fayda etmiyor artık. Kağıt üzerinde yapılan değişiklikler, insanların iç dünyalarında bozulan dengelerini geri getirmiyor. Bir yerden sonra vurdumduymaz olan ve yaptığı davranışı alışkanlık haline getiren insan, aynı yanlışı defalarca yapabiliyor ve artık normal saymaya başlıyor. Bakterilerin, virüslerin, insan bedenine bulaşması gibi, toplumdaki bireysel olaylar da, bir süre sonra bulaşıcı oluyor.
Sahte mekanlar, sahte duygulara sebep olurken, insani duygular da kalbimizden uzaklaşıverdi. İnsanlar şaşkın, amaçsız, yalnız kalıverdi. Nereye gideceğini bilemeyen, hızla değişen, ruhundaki değişime ayak uyduramayan bireyler, mutsuz ve öfkeli bir kalabalığa dönüştü. Bu kalabalık, iç dünyasındaki dengeyi, yeniden yakalayamadığı sürece, yapılan hiçbir köprü, hiçbir ekonomik paket, hiçbir yenilik, toplumsal huzuru geri getirmeyecektir. İnsanlara gerçek mahallelerini vermediğiniz sürece, bu sahte mekanlar, hepimizin ruhunu, günden güne ele geçirecektir.