ERDOĞAN ARICA
İlk Erdoğan Ağabey ile 12 yaşımda, belediyenin Çamlık Tesisleri’nde tanışmıştık. O zamanlar da futbol ile oldukça ilgiliydim. Saatler süren bir futbol muhabbeti yapmıştık kendisiyle. O kadar içten biriydi ki, karşısında sanki kendi dengi biri varmış gibi benim ile sohbet etti. Öyle keyif aldım ki bu hoş muhabbetten, hala neler konuştuğumuzu bugün gibi hatırlıyorum. ( Beni tanıyanlar nasıl bir balık hafızalıyım bilirler.)
O dönem çok dertliydi Erdoğan Ağabey. Tam Fenerbahçe ile anlaşmak üzereyken, kumpasa düşmüştü. İlk o zaman anladım, spor camiasının ne kadar kirli olduğunu. Sen bizim hocamızsın demişler, Erdoğan Ağabey’e. Ardından Pierre Van Hooijdonk’u izlemesi için İngiltere’ye yollamışlar. Geldiğin de bir bakmış, Şansal Büyüka’nın baskısıyla, Rıdvan oturmuş Fenerbahçe’nin teknik direktör koltuğuna. Bunu anlatırken gözleri dolu doluydu. Hayatımda yaşadığım en büyük hayal kırıklığıdır dedi bana. Feci bir halde kırılmıştı yüreği ama yine de en büyük hayaliydi, Fenerbahçe’sine hoca olmak. Ama olmayınca olmuyor işte. İşte onun ki de olmayan bir hayal olarak kaldı, semada. Maalesef ömrü yetmedi bu hayali yaşamaya.
Fakat benim gibi birçoğunun yüreğinin en güzel yerini fethetti Erdoğan Hoca. İstanbul’da Radyo Televizyon okurken onunla röportajım sayesinde geçmiştim, en önemli dersimi. Benim amcamın oğluna adını vermişti. Babamın en sevdiği arkadaşıydı. Ve binlerce gencecik futbolcunun hocasıydı o. Hem futbolcuyken, hem de teknik direktörken yönetici, lider kimliği varmış Erdoğan Hoca’nın. Bilenler, sevenler, tanıyanlar hep böyle anlatılar televizyonda onu. Hz. Ali Efendimiz (radıyallahu anh), yöneticiler için; ‘ İhtiyaç sahipleriyle görüşmek için kendine özel zamanlar belirle. Bu zamanlarda Allah rızasına uygun güzel bir tevazu ile onları dinle. Yanında askerlerini, yardımcılarını, muhafızlarını, memurlarını bulundurma ki dertlerini çekinmeden söyleyebilsinler. Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle dediğini birkaç kez işittim: ‘‘ Zayıfın hakkı kuvvetliden kolayca alınamayan bir toplum hiçbir zaman düzlemez ve rahata ermez.’’ Bir de ihtiyaç sahiplerinin dertlerini anlatırken işledikleri kusurları, haddi aşan ifadeleri hoş gör. Onlara hırçın davranma, kibirlenme. Bu sayede Allah sana rahmet kanatlarını açar, itaatinin sevabını verir. Verdiğin zaman güler yüzle, güler sözle ver. Vermediğin zaman özür dile gönül al.’ (İlmin Kapısı İmam Ali’den Yöneticilere- Mükerrem Mete kitabından alıntıdır.) İşte aynen burada bahsedildiği gibi bir yöneticiydi Erdoğan Hoca. Çocukla çocuk, gençle genç, muhtaç durumda olanında her daim yanındaydı. Çok oyuncuya krampon vermiş, gençlerin cebine harçlık koymuştu. Ve bunları hiçte dillendirmemişti. Şimdi şimdi öğreniyoruz kimlerin hayatına dokunduğunu.
Hocam, amcam, Fenerbahçe’min unutulmaz kaptanı ölümün elbette ki içimizi acıttı, evet çokta üzüldük ama emin ol ki seni herkes sevgiyle ve yaptığın güzel işler andı. Kimsede arkandan aman öldüyse öldü ne yapalım demedi. Umarım bizimde bedenimiz toprak olurken, bizler için de iyi insandı diye konuşurlar inşallah. Belki hayattaki en büyük miras budur. İnşallah mekanın Cennet, toprağın bol olur. Ben ve benim gibi sevenler hep dualarında olacaksın Erdoğan Amcam!