ABD’deki İslamofaşizm
ABD Başkanı Irak’ı işgal ederken bu bir haçlı savaşıdır cümlesini kullanmıştır.2003 yılından bu yana Irak yıkılmış, insanlar öldürülmüş ve milyonlarca kadın tecavüze uğramıştır. Görünüşte dost gibi davranan tutumu kimseyi aldatmasın.Onunla dostluk bir büyük devlet adamının tarifiyle ayı ile yatağa girmeye benzer. Bundan 35 yıl önce Amerika’yı sevmeyene
Kominist diyorlardı.Gençler ikiye ayrılmış biri onu seven, diğeri sevmeyen.Birbirlerini gözünü kırpmadan öldürüyorlardı.Güneş balçıkla sıvanmaz gerçek ortaya çıktı.Başka türlü oyunlarla Orta Doğuyu karıştırmaya devam ediyor.
Salı günü Fransa’da Sarkozy’ninİslam karşıtı seçim kampanyası ve bu kampanyanın ortasına uygun gelen saldırı aynı yolu takip ediyor.ABD’de Nefret söylemi İslam ve Müslümanlar olunca yerle bir oluyor. Zira henüz güçlü bir Müslüman toplum oluşmadığı için ırk,Yahudi soykırımı, kadın sorunu gibi alanlarda bazen aşırıya kaçan hassasiyeti olan Amerikan toplumunda Müslümanlara küfretmek, onları hedef göstermek serbest.Geçtiğimiz günlerde çok kıymetli bir isim olan ve Batı’da da dikkatle takip edilen Prof.Dr.Nilüfer Göle,Radikal gazetesine bir röportaj verdi ve İslamofobi , terörle İslam’ın bağdaştırılması üzerine tespitlerde bulundu. ‘İslami terör’ kavramına karşı gösterilen hassasiyetlere ve itirazlara değinen Göle ‘Bu itirazlar haklı bile olsa terörün Batı’da İslam ile bağdaştırıldığı bir gerçek. Önemli olan bunun tartışılabilir olmasıdır’ dedi.Ben bu yorumun çok önemli olduğunu düşünüyorum.Cihat kavramı üzerinden radikalize olarak ve dini kullanarak terör yapanlar olduğu tartışmasız. Batı’da yapılan hata bunu bütün bir dine ve mensuplarına mal etmek. Ancak Müslümanların hatası da Batı’nın yanlışını görüp bu tartışmalara İslam’ın sokulmasını tümden reddetmek.
Peki ABD’de Müslümanlara ve İslam’a karşı nefret söylemi nasıl gelişti? Kitlesel olarak Yaygınlaşmasını ateşleyen tarih 11 Eylül.11 Eylül’den sonra ABD politikası ‘İslam’la savaş =Demokrasi için savaş’ sloganı üzerinden hareket etmeye başladı.Nereden baksanız vahim olan söyleme karşı çıkanlar oldu.Tabii ama terör saldırılarının travması nedeniyle paralize olmuş toplum korku ortak paydası üzerinden büyük oranda manipüle edilebildi. Bu manipülasyonda medyanın rolü çok büyüktü.Gazeteci ve aydınların desteği ile İslami aşırılık yanlılarını Naziler’in 1940’larda oluşturduğu tehdide denk görme fikri gelişti. Kur’an,Hitler’in ‘Kavgam’(Mein Kampf) isimli kitabı ile karşılaştırıldı. ( Bill O’Reilly ünlü televizyon şovunda en ağır şekilde yaptı bu karşılaştırmayı).Useme Bin Ladin, Saddam Hüseyin ve Mahmud Ahmedinecad Hitler’in yeniden dirilmiş hali olarak gösterildi.Özellikle neoconlar Müslüman aşırılık yanlılarıyla İslam arasındaki ayrımı ‘İslamofaşizm’ gibi terimler üreterek bulandırmaya çalıştılar.(Ekber Ahmed-İslam’a Yolculuk).
Asılsız bir şekilde terör eylem planları ve Müslümanların Batıya sızma girişimleri haberleri medyaya pompalandı.Güya bildiğimiz Batı medeniyetini aniden sona erdirecek yakın bir tehdit vardı.Ünlü gazeteci Charles Krauthammer’e göre İslamcı mahkumlardan bilgi alınmasına yardımcı olacaksa işkence politikası benimsenmeliydi.Bu tüyler ürperten fikir Hollywood’a da hakim oldu.Başrolünü Samuel Jackson’ın oynadığı ‘Unthinkable’adlı filmde en ağır işkencenin meşru olduğu gösteriliyordu!
Kısacası ABD’de bırakın koruyan, Müslümanlara toptan saldıran, onları şeytanlaştıran bir dil hakim. Bu dil medya üzerinden topluma işleniyor. Müslüman aydınların sesini yükseltmesi ırkçılık, Yahudi soykırımı gibi konularda gelişmiş olan hassasiyeti Müslümanlar konusunda da oluşturmak için devreye girmeleri şart.
Sevgi ve saygılarımla.