BİR ZAMANLAR TÜRKİYE-KIYAM
Gazeteci yabancı, tarih eski. Er kişi Yeni Türk Devleti‘ni özellikle de Anadolu‘yu incelemeye gelmiş besbelli. Aklında kalan en şaşırtıcı şey Shakespeare‘ in ünlü Hamlet ‘ inin oyununu anlatan duvardaki posteri. Dante olsa bu işe kesin İlahi Komedya derdi ama dedik ya gazeteci yabancı, tarih de eski. Türk‘ü sorsanız o da Çılgın hem de kağnıyla demiri bükecek, devrin teknolojisini ezip geçecek, ezberleri bozacak kadar çılgın ki var olmanın ya da olmamanın bütün mesele olduğunu çoktan çözmüş temelli.
Oysa şimdilerde Hamlet‘in ete kemiğe bürünüp bu yaban ellerde tutuklu olmayan sakıncalı gazeteci görme ihtimali herhangi bir gazetecinin gelip de Hamlet‘i görme ihtimalinden bile fazla ya işte orası biraz şaibeli.
Bu sefer tarih yeni. Nakarat aynı nakarat belli. Yer yine aynı türk devleti. Düstur engeli aşmak. Görev Ethan Hunt ‘tan hallice haliyle imkânsız. Çünkü engelli raporu almak zorunda kalan bedensel engelliler, engellilerin kullanabileceği asansörü dahi olmayan 3 katlı binayı tüm engellere ve engellemelere rağmen çıkmak zorundalar. Yoksa rapor mapor yok. Temel mantığa aykırı ama Aristo’ ya göre böylesi evladır belki. Malum tüm timsahların kuş olduğu, kuşların uçabildiği öyleyse timsahların da uçabildiği bir yer Aristo ‘nunki.
Lakin engelli raporunun verildiği 3 katlı binasında engelli asansörü olmayan devlete ait bir binanın var olabildiği, 37 kişinin göz göre göre cayır cayır yakılıp da zamanaşımından dolayı cezadan yırtabildiği, asker nüfusun çoğunlukta olduğu koğuşlarda koğuş ağalarının mecburi olarak Milli Güvenlik Kurulu ya da Yüksek Askeri Şura ile seçilmesine ramak kalan bir ülkede değil kuşlar timsahlar da uçar. Hatta belki bakarsınız ağlak Marianna dile gelir de zenginler de ağlar. Bir tek timsahlar mı kartallar da hep yüksek uçar. Bu kadarına artık herhalde Aristo bile şaşar. Patrona Halil Arap kızıyla birlikte camdan bakar. Makaranız sarı bağlar. O arada kız söyler gelin ağlar. Asya da Al Yazmalım ‘ın uyarlamasını seyreder seyreder eserin bu yepyeni haline bakıp bakıp karalar bağlar.
Madem kuşlar, timsahlar hatta bu işin fikir babası Aristo bile uçabiliyordu o zaman Hazarfen Ahmet Çelebi ‘nin günahı neydi? Onun da mı Fatmagül gibi cadı yengesi vardı? O dönem müruruzaman yok muydu da adamcağız kütür kütür sürgüne gönderildi. Keşke Galata‘dan havalanıp İstanbul‘un üzerinde uçacağına İstanbul‘u İmparator Neron’un Roma ‘yı yaktığı gibi yaksaydı. Zamanaşımından yırtardı bari. İşte yine size İlahi Komedya. Yani nasıl anlatılır 37 kişinin diri diri yakılıp da faillerinin elini kolunu sallayarak gezdiği aynı otelin altında şaka gibi bir zamanlar kebapçının açıldığı bir durum Hamlet‘e babasının jet skiden düşüp öldüğünü ya da uranyum çalışmaları sırasında sızan radyoaktif maddeden mütevellit kendisine hak vaki olduğunu söylemek gibi bir şeydir herhalde.
Pargalı İbrahim Paşa’nın daha icat edilmemiş kemanla dersiniz rahmetli Hikmet Şimşek yönetiminde Vivaldi çaldığı, elektrik faturasındaki TRT payını ödemek istemeyen vatandaşın TRT izlemediğine dair bulduğu iki şahidin şahitliğine de 2 şahit gereken dizilerin dünyasında hayalle gerçek arasında şizofrenik tanıyla Matrix vari Truman Show misali yaşayan bir ülkede siz Hamlet‘i değil duvarda bizzat Hazarfen Ahmet Çelebi ile bir otobüste yaşlı, hamile ve gazilere ait yerde oturup sohbet ederken görseniz bile şaşmayın. Kim bilir kendileri zamanaşımına oyalanıyorlardır belki.