İskilip’li Atıf Hoca (2)
Mahkeme celseleri uzadıkça uzadı. Memleketin her tarafından konuyla ilgili tanıklar ve sanıklar toplatıldı. İddia makamı Atıf Hoca’ya üç yıl hapis cezası talep ediyordu.Haliyle iddia makamı her zaman fazlasını talep ettiğinden. Bu cezanın daha da az olacağına ınanılıyordu.
Fakat… Nihayet son duruşmada Mahkeme Reisi maznunlara hitap etti.
-Yarın müdafaalarınız ve son sözleriniz dinlenecektir. Hazırlanınız!.. Maznunlar, başları önlerinde, çeneleri göğüslerine mıhlı, hapishaneyi boyladılar. Her biri arkalarından kilitlenen demir kapılardan geçtiler. Hücrelerine dağıldılar.
Yatsı namazından sonra Atıf Hoca yatağına oturdu.Müdafasını yazmaya başladı. Arkadaşı da aynı işle meşgul… Bir aralık, günlerdir uykusuz, sabahlara kadar namaz ve niyazla vakit geçiren Atıf Hoca hafifçe ellerinde yarım kalmış müdafaası , gözleri yumulu, kendinden geçti. Hücre arkadaşı Tahir’ül Mevlevi, o mübarek zatın yüzüne derin bir saygı ile bakıyordu…
Keramet: Atıf Hoca’nın uykusu uzun sürüyor.Tahir Hoca savunmasını yazmakta devam ederken Atıf Hoca birdenbire gözlerini açıyor. Yüzünde harikulade derin ve ince bir tebessüm… Tahir’ül Mevlevi’nin gözleri hayretle ve alabildiğine açık … Sanki 24 saat içinde sığacak büyük kerameti şimdiden sezmiştir:
-Ne o Hocam, çabuk uyanıverdin? Atıf Hoca sakin:- Uykudan Murad hasıl oldu! – Yani beklediğim rüyayı gördüm! Yani? Tahir’ül - Mevlevi haşyet ve dehşetle ürperiyor: - Ne gördün? Atıf Hoca yatağında doğrulmuş ve müdafaasını karaladığı kağıtları elinde büzmüştür:
- Kainatın Fahrini gördüm. Bana “Yanıma gelmek dururken ne diye müdafaa karalamakla uğraşıyorsun?” dedi. Tahir’ül Mevlevi kendinden geçmiş gibidir: Ne diyorsun ? Beni idam edecekler? Allahın sevgilisine kavuşacağım!
-Rüyanın sadık olduğuna hiç şüphem yok… Allah Resulünün göründüğü rüyaya fesad karışamaz. Şu var ki, müddei-yi umuminin (savcı) 3 yıl hapis istediği bir davada idam kararı çıkmasına akıl erdirmek imkansız… Kafam işlemiyor! – Göreceksin ki, beni asacaklar! Başka bir şeye aklım ermez! Ferman en büyük kapıdan geliyor! –Söyleyecek söz bulamıyorum !
– Doğru, zaten söze ne lüzum var! İşte müdafaamı yırtıyor ve sonra bir kağıdın içinde toplayıp kese içine alıyor ve cebine koyuyor.
Ertesi günü mahkeme salonu her zamankinden kalabalık… Hüküm günü …Gazeteciler, fotoğrafçılar, halk içinde dört dönmekte… Dinleyiciler birbirinin üstünde, yalnız kafalarıyla görünüyor.
Mahkeme Reisinde hislerini gizlemek isteyen taş gibi bir tavır:
-Müdaafaalar başlasın ! Herkes, elinde bir kağıt, uzun veya kısa müdafaasını, değişik tonlarla okuyadursun… Reis taş gibi … Atıf Hoca, mütevekkil ve mahzun sırasını beklemekte…Bilmem ne kadar zaman geçti.Reis elini Atıf Hoca’ya uzattı:
- Sıra sizde … Atıf Hoca kalktı.
-Hacet yok efendim; Müdafaayı mucip bir suçum olmadığı esasen tebeyyün etmiştir .vicdanınızın vereceği hükme intizar ediyorum! Reisin mukabelesi:
-Mahkemenin adaletinden emin olabilirsiniz! Oturunuz. Reisin tavrında hafiflemiş gibi bir hal … Sanki Atıf Hoca müdafaasını yapacak olsa Reiste vicdanına mağlup ihtimali varmış gibi… - Muhakame bitmiyor! Heyet kararları tespit etmek üzere müzakereye çekiliyor! Sabırsızlık son haddinde…Çıt yok… Sanki kalplerin çarpışı ve sükutun rakkası işitiliyor. Bir saat geçti. Heyet karanlık dolu gözlerle gelip yerini aldı. Reis elindeki kağıdı zabıt katibine uzattı:
- Kararı okuyunuz! Bir sürü laftan sonra birdenbire çınlayan cümle:
- BABAESKİ MÜFTÜSÜ ALİ RIZA İLE MÜDERRİSLERDEN İSKİLİPLİ ATIF’IN İDAMINA…
Bütün salon, Jandarmalar, polisler, mübaşirler,hatta masalar ve sıralar bile donmuştu….
Atıf Hoca’da hiçbir şaşkınlık alameti mevcut değil …Gayet sakin ve adeta vecd içinde…
Rüyada gördüğü Allah Rasülü’nün mucizesi gerçekleşmişti. Bu mucizenin kendisine ait keramet payı ise eşsiz bir nimet ve tükenmez bir hazine… Atıf Hoca,ancak yanındaki Tahir’ül –Mevlevi’nin duyabileceği bir sesle fısıldıyor.
“ Zalim ve katillerle elbette Mahşer gününde hesaplaşacağız!”
Yalan söyleyen tarih utansın.
En güzel günler sizlerin olsun. Sevgi ve saygılarımla. Kaynak Kişi: Orhan ARDIÇLI