AT TEDARİKCİSİ MESHİZE MEHMET’İN HİKAYESİ
“Tedarikçi” deyince günümüzde firmaların veya kişilerin ürün taleplerini karşılayan adama verilen ad olarak aklımıza gelir. Meshize Mehmet’te yaşadığı yıllarda bu günkü deyimle tedarikçi denilen mesleği icra ediyordu. Ama tüm bu alışverişlerde fatura, irsaliye, teslim tesellüm makbuzları kullanmazdı. Kullanmadığı gibi ortada kanıt da bırakmazdı.
Bugünkü gençler at nedir pek göremezler, ancak dizi filmlerinde at hakkında bilgi sahibi olurlar. Meshize Mehmet’i at hırsızı diye anlatsam olmayan şeyin hırsızlığı mı olurmuş diye inanmazlar. Onun için Mehmet’in yaşadığı devrin önemli mesleği olan at hırsızlığını AT TEDARİKÇİSİ olarak tanımladım.
Mehmet kafkas göçü sırasında annesinin kucağında bir yaşındayken Ordu’ya gelmişti. Babası Batum’da öldürülmüştü. Annesi Dudu hanım güzeller güzeli bir kadındı. Ordu’ya gelince Batum’a haber gönderdi. ”Kocamı öldüreni öldürenle evleneceğim.” Çok geçmedi kocasını öldüreni öldürdüler ve Dudu Hanım kocasının kanını yerde bırakmadı. Sonra da kocasının katilini öldürenle evlendi.
Meshize Mehmet’in hikayesi böyle. Mehmet büyüyünce meslek seçme imkanı olmaz. Ve direk o gün revaçta olan mesleği seçer. Yani ATR00;TEDARİKÇİLİĞİ!! Çok becerikli ve çok gayretlidir. Mesela gece Ordu’dan tedariklendiği bir ata biner Fatsa’ya gelir Fatsa’da satar. Aynı gece Fatsa’dan tedarikçilendiği atı da Ordu’ya götürür ve satar. Aynı gün Ordu’daki kendi mısır tarlasında akşama kadar kazma kazar. R00;(Eğer Mehmet 24 saat ortadan kaybolursa ondan şüphelenebilirler) İşinde öyle titiz öyle gayretlidir ki herkes ondan şüphelenir ama kimse onu yakalayamaz.
Kendisi halk arasında efsane olmuştur. Mesela adam yakalayamadığı aksi atına beddua ederken “Allah yakın zamanda meshize Mehmet’i sırtına bindirsin” diye ilenirdi. (Beddua ederdi.)
Bu hayat böyle deam ederken 93 harbi çıkar, seferberlik ilan edilir. Mehmet Erzurumdaki orduya katılır. Orada savaşta üstün kahramanlık ve cesaret gösterir. Kahramanca savaşır ve şehit olur. Devlet eşine kahramanlık madalyası ile teltif eder ve eşine şehit maaşı bağlar.
Meshize Mehmet’in torunu ENİSR00;AYAR 93 harbi benim hayatımı değiştirdi der! neden? Diye sorduğumda o savaşta dedem kahramanca savaştı ve şehit oldu. Bu gün ben bir kahramanın torunu olarak Ordu’da gururla dolaşıyorum.
Eğer 93 harbi olmasaydı sefil bir at hırsızının torunu olarak kalacaktım der!! Sizce doğru mu söylüyor.
GÜNÜMÜZ’DE İLGİNÇ CEZALAR
Balyoz davasının ses kayıtlarında komutan “meclis kendine çeki düzen versin. Yoksa bu işin sonu pok olur” demiş. Eee sonra çok büyük suç işlemiş. Ama adam düğünde, cenazede, meyhanede hükümeti kuruyor, yıkıyor. Tepeden aşağı bütün hükümet adamlarına sinkaf ediyor. Ona bişey yok. Ama burada komutan aylardır cezaevinde yatıyor. Hangimiz kafamız bozulunca hükümeti yıkmak için konuşmadı. Ama hiç bir de cezaevine girmedik.
Rize tarafında bir kadın komşunun kabakları yola gelince kabakların yapraklarını yolmuş, komşusu şikayetçi olunca hakim kabak yaprağını yolan kadına altı ay nişan, düğün, mevlit gibi etkinliklere katılmasını yasak etmiş.
Bu cezaların en ilginci burada yaşandı. Hepimizin yakından tanıdığı balıkçılıkla iştikal eden arkadaşımız kiski Mahmut, Mehmet Cevahir’in kafesinde yere tükürdüğü için sarı Mustafa’ya sinkaf etmiş. Sarı Mustafa Mahmut’dan şikayetçi olmuş. Hakim Kiski Mahmut’un kayığın küpeşdesinden denize işemeyi yasak etmiş. O işler için ya adaya çıkacaksın, ya da karaya çıkacaksın demiş. Mahmut’un iki gözü iki çeşme. Tam ağı seriyorum o an tuvalete çıkmam gerekiyor, ADA’da uzak, KARA’da uzakta ne yapayım? diyor.
Bende denize damlatmadan kayığın ötesinde berisinde işimi hallediyorum diyor. İşte böyle zamanda değişti, zamane cezalarıda değişti.
FATSA DESTANI ( 3)
Fatsalıyım gururla, evvel ile ahirde
Boğulmadım para hakim o bulanık nehirde
Hemşehrilikten doğma bir çay hakkım vardır her daim
Üçbacak Aydın, Filiko Hasan, Cancan Şakir'de...
Petrolcüydü, tam meydanda Sebahattin Bursalı
"Aşığıyım Fatsa'nın" derdi Doktor İbrahim Varnalı
Çok eskileri bensde bilmem, anlatırdı büyüklerim
Merak eden Fehmi Akar arşivinde çadırını kurmalı...
Karışmam inancına kimsenin, dindar ile dincinin
İlk oteldi bizim orda, Camcı Yusuf Cinci'nin.
Kolunun kırıldığı dün gibi aklımda
Çocukluğunu bilirim Muhtar Hocaoğlu Naci'nin...
Altkat ahırhane çok kat çıkmış orda şimdi Fizmeli
Pantolon bilmez, şalvar giymiş, belden lastik büzmeli
Gerçekten ağaydı Cemal Ağa'nın Mehmet,
Değildi şimdikiler gibi, bir de sarı çizmeli...
Çocukluğumun tadıdır Genç Osman'ın pandispanya pastası
Kulaklarımda hala "geldiii Gaymakco'nun bol cevizli helvası"
Kuyu kazardı iğne ile ekmek parasına eski terziler
Hüseyin Vural ustaydı Fatsa'da terzilerin ustası..
Mareşal'imiz bile var savaşsız, Hosaflıoğlu soyundan
Nüfus müdürüydü Memet Sali, Ayazlı'nın köyünden
Kaybolsa bile mahşeri kalabalık biryerde
Ben bulurum Doğan Çelebi'yi uzun ince boyundan...
Dili, cinsi, kimsenin ırgalamaz hiç beni
Kardeş bildim hep, Gürcü, Türk'ü, Türkmen'i
Röntgen cihazındandır lakabı, o getirdi Fatsa'ya
Unuturmuyuz hiç Aynalı Doktorumuz Hasan Erkmen'i.
Seyrederdik her gece adadaki deniz feneri
Samsun'da yedim ilk kez pilavüstü döneri.
Kıbrıs gazisi diye bilirim, aslanlar gibidir
Hasan Kalfa'nın oğlu, eniştemiz Vazalak İlker'i...
Fatsalı olmak emek ister, yok bu işin kolayı
Yarısı akrabamdır oranın ana-babamdan dolayı
Adnan Dindar sanat kattı foto'ya belki ama
Hatırlatırım bir daha Fotoşipşak Arzuhalci Mustafa Talay'ı...
Dolaylı akrabaydı herkes, birbirinin yakını
Babam çok severdi, ben de sevdim faşo Aydın Akın'ı.
"Yaz" dediğiniz için yazıyorum vallahi durmadan
"Duur" deyin gerekirse, çıkarmadan ben bu işin cılkını...