İSLAM DİNİ VE LAİKLİK
Demokratik ve özgürlükcü yeni anayasamızın yapılmakta olduğu bir dönemden geçiyoruz. Ümit ediyoruz ki bu anayasa milletimizin yapısına ve içimizdeki azınlıklarla bir arada uyum içinde yaşamamıza uygun olsun ve uygun olacağı inancındayız. Şimdiye kadar gereksiz bir laiklik taassubuna kucak açan yersiz olup olmadığı tartışılabilen anayasalarla yaşadık. Bunlar gerekli miydi diye düşünmek hakkımız. Bundan kırk sene kadar önce rahmetli Necip Fazıl Kısakürek Samsun Konak Sineması’nda konferans veriyor, konuyu laikliğe getirdi ve ilkönce de bir uyarıda bulundu: “Savcılar dikkat ben laikliğin lehinde veya aleyhinde konuşmuyorum, ancak ilmi izahını yapıyorum” dedi ve izaha başladı. Anlattıkları şu anlamdaydı. İslam dini bir hoşgörü dinidir. Diğer dinlere de hoşgörü ile bakar. İnsanlara inançlarının hesabını Allah cc. sorar. Müslümanların arasında yaşayan diğer dinlerin fertleri bir müslüman kadar özgür yaşar. Cizre diye küçük bir vergi ödeyerek askerlik dahi yapmadan savaşlara katılmadan malı, canı ve namusu korunarak diğer bir tabirle bir eli yağda diğer eli balda müslümanların arasında yaşar. Osmanlı devleti koskoca imparatorluğu içindeki azınlıklara verdiği özgürlüklerle yaşatabilmiştir.
Birkaç gün önce 1453 İstanbul’un fethi filmini izlemiştim. Tam üç saat sürdü. Neticede fethin gerçekleşmesini gösterdi. Fatih Sultan Mehmet bizansın devlet başkanının çocuğunu kucağına alıyor, çocuğu seviyor ve mağlup devlet başkanına bir arada beraber yaşıyacağız diyor. Bu davranıştaki insanların yanına laikliği koymaya gerek var mı bilmem. İslam dininde yeri pek olmayan laikliğin orta çağın taassuplu papazlarının yanında elbetteki yeri vardır. Hükümdarları afaroz edip dinden atan ve onları kapısında yalvartarak sabahlara kadar bekleten taassuplu papazların buyruğu altında kalmaktan kurtarmak için elbetteki laiklik gerekliydi. Avrupa laiklik sayesinde taassuplu papazların baskısından kurtarıldı. Bu günkü gelişmesini sağladı. Kendisini din taassubundan kurtaran laikliği terse çevirip Türkiye Cumhuriyetinin sırtına yükledi. İslama yan bakan insanlar devleti bu laiklik istismarıyla başka bir yöne doğru yönlendirdiler. Ortada ciddi bir sorun yokken laiklik elden gidiyor diye yüzde 98 i müslüman olan bir milleti bir nevi fikren böldüler. Bizde iktidar partisi ile ana muhalefet partisinin arasında çok önemli fikir ayrılıkları var. Bunlar bu laiklik istismarından doğdu diyebiliriz.
Biz bazen CHP başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun zaman zaman PKK ya destek veren milletvekillerinin karşılarına çıkamadığını görüyoruz. Onlara aşırı bir şekilde destek verdiğini görüyoruz. PKK ya bile çok açık bir şekilde tavır koyamıyor. Bu insanlar yüzde doksansekiz müslümanlarla bir sayıldıkları halde taassupla laikliği savunmasının bir neticesi olarak bu ayırıma düşmüşüz. Siz şimdi bu liderle bu partinin tek başına iktidara geldiğini düşünün. Allah cc. korusun vatanın ne hale geleceğini bir düşünün. Biz bunu şöyle de ifade edebiliriz. Türkiyede de laikliğin ileri ülkeler gibi değil de bir din düşmanlığı gibi uygulanması bir milleti iki millet gibi yapmış. Birinin beyaz dediğine diğeri tereddütsüz siyah diyebiliyor. Bu anayasa yapılmasından da pek gönülsüzler. İleri ülkelerdeki bir anayasa Türkiye’de yapılırsa laiklik artık din düşmanlığı gibi değil de ileri ülkelerde olduğu gibi din ve vicdan hürriyetinin bir teminatı olarak yaşanacak. Görüyoruz anayasanın yapılmasına hiç de sıcak değiller.
Ancak anayasamız ileri ülkelerin düzeyinde yapılacak. O günleri sabırsızlıkla bekliyoruz. Papaz Atonegoras bile Türkiye’ye gelip anayasaya destek verdi. PKK’nın dışında kürt kardeşlerimizde çok az fire ile destek verecek. İçimizdeki azınlıklar artık ayırımcı bir siyaset izlemeyecekler. Türkiye artık anayasamız gelişmiş ülkelerin anayasaları gibi olacak. Tüm vatandaşlarımız bunun mutluluğunu yaşayacaklar. Asker kökenli anayasalar tümüyle tarihe karısacak. Tüm vatandaşlarımız bizimle osmanlı vatandaşları gibi özgür yaşayacaklar ve Türkiye büyük devlet olma yolunda hızla kalkınacak inşallah...