BATUM
Geçen Batum seyahatimizde Ali Osman Gürsu’ nun seceresini çıkarmaya çalıştık. Yukarıdaki resimden pek uzaklara gitmeye gerek olmadığını anladık. Ayrıca fazla derini kurcalamaya gerek yok kanaatine vardık.
Ali Osman Acara ahalisinden Bayraktaroğlu aşiretindendir. Şu an bölgede yaşayan Diyasemize Anzor Bey’den aldığımız bilgiye göre Osmanlı imparatorluğu Acaristan’a girince bütün sülaleler üzerinden hakimiyet kurmuşlar. Yalnız Diyasemizeler içinde Ali Osman’ın aşiretinin Magari halkı (güçlü halk) olarak gördükleri için onlara öncü halk manasına gelen Bayraktaroğlu namını verdiler.
Ali Osman’ın aşireti Hulo bölgesini Zubzu Köyü’nde ikamet ediyor. Batum Müzesini gezerken Ali Osman’ın köyünden getirilen taş mezarı gördük. Kimileri mezara el sürdü Ali Osman çok kızdı “dokunmayın lan kırarsınız” diye mudahale etti. Daha sonra atalarının Osmanlıya ait ahşap kapıları yaparken oyma işciliğinde haçları nasıl gizlice kapılara yerleştirdiğini sonra evlerde çorap dokunurken haçları motifler arasına nasıl gizlediğini gördük. Yalnız çorabın tabanına haç koymamışlar.
Yün çorapların motifleri arasında gördüğümüz gizli haçlar hepimizi şaşırttı. Sonuçta Ali Osman atalarının yıllar önceki mirasını görünce çok duygulandı. Papazlara sarılışı çok manidardı. İnanın gözleri bulandı. Bazıları da Batumdaki sinagoga hayranlıkla, sevgiyle baktı, belki de bana öyle geldi ama hepsi birden camiye doluşup namaza durunca önce Allah’a sonra atalarına duacı oldular.
AZİZ YILDIRIM’IN HATIRLATTIĞI
Aziz Yıldırım, Silivriye gidince Fenerbahçeliler peşine takıldı. Mahkeme önünde saatlerce tezahurat yaptılar. Aziz Yıldırım suçludur, suçsuzdur bilmem ama dışarıdaki tezahuratın iceride faydası olmaz. Bugün yapılan o işi biz yıllar önce Mustafa Çamaş için Ünye Ağır Ceza Mahkemesi önünde yapmıştık. Hiç de faydası olmadı.
Türkiye’de teşvik primi sanki iki yıl önce icat oldu. Şimdi ortalık yıkılıyor. Bakıyorum cezalar havada uçuşuyor. Bol keseden atılıyor. Son birkaç yıldır Türkiye’de bir şeyler oluyor. Hani filmlerde barmenler görürüz elindeki metal şişeye birkaç çeşit içkiyi koyar sonra da onu havada keskin hareketlerle sallar., karıştırır. Birileri de bu günlerde barmen gibi Türkiye’yi karıştırıyor.
Biz daha önce böyle bir olayı Çamaş zamanında yaşadık. Mustafa Çamaş 10 yıl belediye başkanlığı yapmış ama en son gelen kontrolörler Fatsa Belediyesi’nde inceleme yapmaya başladıktan sonra tatil günleri dahil 64 günde zimmetine para geçirmiş. Dikkat edin! Olay kontrolörler geldikten sonra oluyor. Ama bu olaya kimse böyle olabilir mi diye bakmıyor. Anlat anlatabilirsen...
Belediyede kendi başımıza gelen bir olay var. Fatsa Belediye Meclisi Dolunay kireçcik bölgesinde 450 m2 lik yerin imar tadilatını yapıyor. Sonra belediye meclisi üyelerine bir suçlama geliyor. Aynen şöyle: “Menfaat temin etmek için çete kurmak.” Sonuçta dün de bugün de belediye meclisi üyeleri bu memleketin bilinen insanları . Sorarım 450 m2 yer için 25 meclis üyesinin tamamı çete kurar mı? Bu tanım benim çok zoruma gitmişti. Ama 40 yıllık asker Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ PKK ile çete kurdu denilince rahatladım. Bu çete meselesi yazarlar, akademisyenler, subaylar ve orgenerallere dayandı. Şimdi sıra teşkilatı mahsusaya geldi.
1950’den sonra Nato’ya giren Türkiye Nato’nun bazı yaptırımlarını uyguladı. O günlerde kominizm tehlikesi vardı. Eğer koministler yönetimi ele geçirirse milis kuvvetlerin devlet tarafından böyle durumlarda kullanılmak üzere muhtelif yerlere gizlediği silahları vardı. Bunları kullanacaktı. Sonra bu olay AKP’yi yıkacaktı şekline geldi. Devletin önemli yerlerindeki komutanlar içeri atıldı. En son iş Teşkilatı Mahsusa’ya (MİT) dayandı. Bir tevatür çıktı. Başbakan Teşkilatı Mahsusayı apo ile görüşmeye göndermiş. Bu olay ortaya çıktı. Başbakan ” bu uydurmadır, bunu yapan şerefsizdir” dedi. ( Bu olayın doğruluğu ortaya çıktı.) Daha sonra apo’nun yanına giden mit elemanlarının ondan aldıkları mektup kandil’de ortaya çıkınca farklı bir yorum ortaya çıktı. Uzatmaya gerek yok. Devletin savcıları, Belediye başkanları, Orgenerallerini suçlu bulup içeri atarken AKP kontrolünde olan kurumlara dokunulunca bu sefer savcılar dışarı atılıyor. (Mesela Deniz Feneri davasında, Teşkilatı Mahsusa davasında)
Ben bu kafa ile kim haklı kim haksız anlayamam ama daha önce yazdığım gibi barmenin metal bir şişeye bir takım içkileri koyup bir birine karışsın diye sıkı sıkı salladığı duruşu aklıma geliyor. Birileri her konuda Türkiye’yi karıştırmaya çalışıyor.
FATSA DESTANI
(Bölüm 2)
İstek geldi hemşerimden "devamını yaz" dedi
Nimet ablam "dönme sakın burda mevsim güz" dedi
Damardan girdi gazeteci Musa verdi aragazını
Klip yapacağım "ben bu şiiri sana söz" dedi..
Ne zenginler gördüm pantolonu yamalı
Ne fakirler gördüm Fatsa'lıya sevdalı
Eskiler hatırlayacak şimdi onu
Kör bıçağa kurban giden gerçek Aga Cemal'i..
Çakmalarla korurum aramdaki ince çizgiyi
Dolduramadım hala uğraşırım bizim kırık testiyi
Babadan tembihliyim kulak ardı edemem
Ellerinden öperim nerde görsem Ali İzgi'yi..
Kıymet ebe'ydi hepimizin Zeynep Kamil'i
Höldürük Ömer'in durumuna(!) bilmem acep ne demeli
Yeşilçam ne ki Hollywood'a bile gönderirdik
Kadir abi elverseydi boyacı Artist Kemal'i..
Roma'lı değildi ki Roma dondurmacı şişko Haki
En iyi esnaflardandı bir dönemler Kaynaroğlu Baki
Değirmenci sanma sakın Fethi Kutlu'yu
Unu asaletindendir bal’dır onun sırtındaki..
Hamal Haşim'di emekçinin kralı
Sinan abiden önce tanımıştım Osman Nuri Oral'ı
Başımız sıkıştımı arardık beleşe
Avukat Muhsin'i, Avukat Soytekin Vural'ı...
Beşikpazarı'ndaydı Ömür Restorant Lüks Nazıf Sade'li
Görmeliydin ne ararsan var koca Gambal Kamil'i
Aspava'yla başlamıştı işe, Yılmaz Gürol'la
Gümüşpala Adil oldu şimdi Hünkarzade'li..
Durmuş hoca okurdu en iyi mevlüt gazeli
Yad etmek lazım burada Hacı Ekrem Yücel'i
Hamsi güzeli Gül hoca'ydı lakin
Semra Hoca'ydı hocaların en güzeli..
Uzun Ali'de bizimdi Gabak Ali'de
Sevinirdik diride, yas tutardık ölüde
Bir dönemdi yaşandı ki ne yazık
Bozkurt’lu Ülkücü’de bizimdi Parka’lı Devrimci’de.
İskele’den ta Çocuk Parkı’na yürüsem
Temmuzunda erisem zemheride inlesem
Becioğlu pabucunu dama attı diyorlar
Gidip Hoylu’lu Atıf abevden biraz palavra dinlesem..
“Fatsa’lıyım” demezmi Melet’lü, yolarım başımı
Sorsam “ ı ıhh” der bilmez Sıtkı Pazarbaşı’nı
Hanı hamamı onun olsun, batsın sarayı
Değişmem çakmalara bir tek parke taşımı..
Tantana Ziya, Ekrem usta, Paşa ustalar
Kader Pastanesi’nde yenilirdi en güzel pastalar
Yağlı denilirdi o vakitler yumurtalı pideye
Bize de geldi sonradan ne idüğü belirsiz pizzalar.
Karıştırmam pancar ile pazıyı
Öz Fatsa’lılar bilir bizim Arap Hacı’yı
Sonradan oldu Amir-ül Zabıta
Görmeliydin Umut Son Kervan’da baterist Ali Naci’yi..
Çiftefırınlar’dan çıkınca az yukarı
Selamlardık mobilyacı Asaf Niksar’ı
Dostum diye tanıtmıştı babam bize
Görsem bir daha Bacanak’lı Mahmut Ali muhtarı..
Tahsin amca vardı ey gidi Ceceloğlu
Güzel insandı, yüreği sevgi dolu
Delisini de yazacağım, velisini de, hepsi akrabam
Sıra bana geldi heralde, çok deli var Hoylu’lu..
Tepealan’lı geldi bozdu bizim rüyayı
Bellona’lar, İstikbal’ler yıktı Topal Ziya’yı
Diploması olsaydı birde Gudi Ekrem’in
Mebus olur oynatırdı parmağında koca dünyayı..
Karaalioğlu’nun tenekeden sobası
Demirkan Hasan’ın etvaye kumandanı babası
Biri ısıtırdı ateşle, öteki söndürürdü ateşi
Sonuçta huzurdu ikisinin de ortak çabası..
Bataklıktı Mandıra, şimdiki futbol sahası
Az ilerdeydi Et Balık’la Gürcan Hamsici’nin Demas’ı
Sepet sepet alırdık, dağıtırdık mahallede bedava
Yanaştımı Liman’a balık dolu Azmi Reis Takası..
Malpazarı’ndaydı ilk gördüğüm kilise
Karnı ağrıyan koşar giderdi Doktor Muhlis’e
Yazdıklarımın hepsi doğrudur, yemin ederim
İnanmayan sorsun birde bizim Avukat Halis’e
Powerci Mahmut usta, kırıkçı Dursun, Koreli Hikmet
Herkese sıra gelecek bu şiirde biraz sabret
Çakmalar tanıyacak, has Fatsa’lı anacak
“Duur” denilene kadar sürecek bu şiirsel muhabbet…
Halit DERVİŞOĞLU