DIŞ MESELELER
Komşularla sıfır sorun, Avrupa birliği ile iyi ilişkiler sloganlarıyla devam eden dış politikamız, malesef tam tersi bir istikamette yol alıyor. Son dönemlerde sorun yaşanmayan ülke sayısı azalırken, bir şekilde sorun yaşadıklarımız artıyor. Kimine göz dağı verirken, kimine küsüyoruz, kimini dikkate almıyoruz. Arap ülkelerindeki son dalgadan nasibini alan Suriyeli muhalifleri, ülkemizde barındırmamız ve bu kişilerle görüşme yapılması, Suriye ile ilişkileri iyice gerginlik noktasına getirdi.
Son olarak da Fransa’da oylamaya sunulan Ermeni Soykırım yasası Fransa ile ilişkileri kopma noktasına getirdi. Bir bakanımızın açıkça protestoya çağrı söylemleri ve halkın galeyana gelme katsayısı ile birleşince durum parlak görünmüyor. Elbette bu yasaya karşı hep birlikte bir tavır belirlenmeli ve gerekli karşılık verilmeli. Bu yasanın kabulünün Avrupa’da ve dünyada, demokrasiye atılmış büyük bir darbe olacağı kesin. Fakat bununla ilgili maalesef Meclisimiz ve milletvekillerimiz bu zamana kadar tutarlı bir duruş sergileyememiş, tarihin her yönüyle incelenmesine ve belgeleriyle ortaya konulmasına önayak olamamış ve tarihi hasıraltı etme yoluna gitmiştir. Oysa biz bu soykırımı kabul etmiyorsak, bunu tüm nedenleriyle ve gerçekliğiyle göstermeliyiz. Hal böyle iken, tarihimizi başkalarının yazmasına müsaade ederek, gerçekleri bizler dünya ile paylaşmıyor oluruz. Fransa’nın tarihinde yaptığı yanlışları, bazı halklara yaptıklarını, buna karşılık dilimize dolarsak, maalesef yanlış bir yoldan, olaya yaklaşmış oluruz. Bu da tutarlı bir politika değildir. Dik bir duruş değildir. Sadece bir karmaşa yaratmak ve meseleyi başka bir meseleyle çürütme yoluna gitmektir. Fransız mallarını boykot ederek, ekonomik ilişkileri dondurarak, yine bir çözüm elde edilmeyecektir.
Aynı şekilde Suriyeli muhalifleri desteklemek ve ülkemizde barınmalarını sağlamak, onlarla devlet adamları seviyesinde görüşmeler yapmak da oldukça tehlikelidir. Çünkü kendi ülkemizde yeralan silahlı güçlerin de, Suriye’den destek alabileceğini düşünürsek, bu karşılıklı olacaktır. Elbette herhangi bir ülkede halkın gördüğü eziyete karşı çıkmak, bu eziyeti engellemek için uğraşmak ve demokratik oluşumlara destek vermek gerekir. Fakat bu açık bir şekilde muhalif, silahlı güçleri kendi ülkemizde barındırmakla yapılırsa, bu aynı şeyin karşı taraftan da gelmesini beklemek demektir.
Son dönemde İsrail’in serbest bıraktığı, Filistinliler’e ülkemizde gizli ikametgahlar vererek, ülkemize yerleşmelerini sağlamak da yanlıştır. Ülkemizin oldukça karışık bir dönemden geçtiği açıkken, bu dönemde bir ülkenin direnişçi güçlerinin, gizli bir yaşam alanı haline gelmemiz, maalesef ülkemizi başka bilinmezlere sürükleyecektir.
Ülkemizde demokrasinin ciddi bir sınavdan geçtiği düşünülürse, bu sınavda eksi hanemize yazılan bir sürü puan varken, başka ülkelerin çetrefilli sorunlarına doğrudan müdahil olmak ve bu sorunları içselleştirmek bize zarar getirecektir kanısındayım. Dünya globaldir. Her ülkedeki vatandaşların sorunları dünyada yaşayan her ulusu ilgilendirir ve tavır koyup, yerine göre destek olmak gerekir. Fakat bu desteği ve tavrı, direk iç meselemiz şekline büründürmek konuyu bizim için içinden çıkılmaz bir hale getirir. Bu sebeple, adımları dikkatli ve temkinli atmalı, dış politikada duygusal ve fevri çıkışlardan ziyade, mantıklı, soğukkanlı ve açık politikalar yönetmeliyiz. Belirsiz ve ani çıkışlar, ani müdahaleler, kendi ülkemizdeki dengelerin iyice yerinden oynamasına sebebiyet verecektir.