İNSAN HAKLARI GÜNÜ
10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü tüm dünyada kutlanacak yarın. Muhtemelen ülkemizde de çeşitli etkinlikler yapılır bu önemli gün için. Siyasiler, devlet mekanizmasında çalışanlar, sivil toplum örgütleri, çeşitli mesajlar yayınlarlar. Bu mesajların ortak özelliği ‘ Herkesin insan hakları günü kutlu ve mutlu olsun’ türünden mesajlar olacaktır. Gerçekten kutlu ve mutlu olacak mı ülkemizde böyle bir gün?
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi der ki ‘Madde 11. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır.
2. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
9. ve 10. madde ise şöyle der ‘Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.
Madde 10- Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.
Şu anda bu ülkede, suçluluğu sabit olmadan, neyle suçlandığını bile tam olarak bilmeden tutuklu yargılanan onca insan varken ve bu insanların tutuklulukları neredeyse 3- 4 yılı bulmuşken, bizlerin bu beyannameyi uyguluyor olduğumuzu söylemek mümkün mü?
Özel yetkili mahkemelerle yargılama yapıyorken ve bu mahkemelerde özel yargılama esasları uygulanırken, burada yargılananların, tamamen tarafsız bir mahkemede yargılandığını söyleyebilir miyiz?
Düşüncenin suç olmaktan çıkarıldığı bir çağda, düşünce ve düşündüklerini yazmanın suç sayıldığı ve sırf bu sebeple aylarca, yıllarca tutuklu kalınan bir ülkede insan gönül rahatlığıyla yaşayabilir mi?
Henüz suçluluğu kanıtlanmamış ve kanıtlanması zor olan bir insanın, 1000 günü aşkın tutuklu kalması ve ne için tutuklu kaldığının hiçbir hukuki açıklaması olmaması hukukun hangi temel ilkesiyle bağdaşabilir?
Madde 19- Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.
Oysa halen yazılan bir kitap yüzünden insanlar yargılanabiliyor ve kitaplar toplatılabiliyor. Halen düşünceler cezalandırılıyor. Cümleler, kelimeler tutuklanabiliyor.
Madde 12- Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz.
Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.
Oysa insanlar dinleniyor ve herkes şüphe içinde ne diyeceğini bilemiyor. İnsanlar sırf bu korkuları yüzünden dolandırılıyor.
Madde 20 .1. Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır. Diyor, fakat öğrenciler protesto gösterisi yaptığı için, örgüt üyeliği suçlamasıyla neredeyse ömür boyu hapisle yargılanıyor. Üstelik tutuklanıyor, delil olarak Tolstoy’un Savaş ve Barış kitabı gösteriliyor. Halen kitaplar hem delil hem de suç aleti olabiliyor. Gençler en çok konuşup, karşı çıkacakları dönemde en ağır cezalarla yargılanıyorlar.
Aslında şu an, başka ülkelere insan hakları ve demokrasi üzerine dersler veren bir ülke olarak, yine de iyi durumda sayılırız. Eğer görmezsek, duymazsak ve konuşmazsak çok fazla, hayat herkese güler aslında…İnsan hakları günümüz de kutlu olsun bu arada…