NE SÖYLENİR Kİ BU GİDİŞE
Bir geçmiş zaman masalı gibi hatırlıyoruz her günü. Ölenleri, kalanları ve yaşatamadıklarımızı. Her gün bir ateş daha düşerken yüreğimize, o ateşlerin yaktığı yürekleri bir köşede terk ediyoruz sessizce. Bir resim, bir lanet, bir yazı kalırsa hatıralarımızda o güne dair, belki şanslı sayar gidenler kendilerini. Bir gazete sayfasında görülen, kimliği belirli, yaşamı belirsiz o resim, gittikçe artan bir sayıya ulaşıyorsa ve bizler sadece biriktiriyorsak sayfaları hayatımızda, yoksa bir çözümü olanların- bitenlerin, nasıl bir umut besleyebiliriz geleceğe dair.
Sadece susuyorsak artık, susmaktan ve aynı sözleri söylemekten başka bir çıkar yol bulamıyorsak, en çok güvendiklerimiz bir duvar olup dikildiyse karşımıza, kelimeler sus olup dizildiyse boğazımıza, ne diyebiliriz sokakta yalnız başına öten kuşa.
Artık hep seçiyorsak kelimeleri, kendi dilimizde değil, başka bir dilde konuşurcasına düşünüyorsak her bir kelimenin üzerinde dakikalarca, artık herkes aynı vurgularla, aynı hecelerle başlıyorsa cümlelere, hangi şiiri söyleyebiliriz ki içimizden geçen coşkuyla.
Uyandığımız güneşler, sahici ışıklarını değil, sadece yansımalarını gönderiyorsa bize, bir ışık kırıntısı bulabilmek için, tüm gecelerden yorgan yapıp üzerimize, tüm yıldızların kayıp giden halini düşlüyorsak, bir nebze hangi ışık aydınlatabilir ki yüreğimizi.
Dostluk, kahkaha, gülümseyiş, bir resim fırçasından dökülen soluk renkler gibi yapmaysa ve hep dökülüyora boyaları bir yerinden , kim tutar ki elinden yalnız kalan yüreğinizin.
Herkes ama herkes, bir oyun oynuyorsa çevrenizde, herşey olağan ve her şey çok güzel gibi davranıyorsa ve kimse bir dakika önce olanları hatırlamıyorsa, yere yığılıveren bedenlerin izleri anında temizleniyorsa ve kimse o izleri bir daha ne hatırlıyor ne de görüyorsa, kim düşleyebilir ki geleceği.
Artık insanların ne geçmişi ne de geleceği varsa, sadece bu günde ve bu günü anlamsızca tüketmekten başka bir amaç sunulmuyorsa insanlara, kim değiştirebilir ki gelecek yarınları. Çocuklar, gençler sanal bir dünyada, tüm insani değerlerden uzak bir hayatın içinde, sadece kendi hayatlarına üzülerek ve sevinerek geçiriyorsa günlerini, gerçek oyunları yoksa, gerçek sokakları yoksa ve tüm gerçeklikten uzak bir hayatın izi varsa yaşamlarında, kim değiştirebilir ki çizdikleri gerçekliği.
İnsanlar unutuluyorsa bir köşede, yanlışlar doğrulardan daha büyük bir zaferle dolaşıyorsa hayatımızda ve haksız olanlar, daha baskın oluyorsa doğrulardan, kim gözlerine bakabilir ki adalet Tanrıçası Themisin.
Ve günlerimiz sıradan, günlerimiz mutlu bir kayıtsızlıkla geçip gidiyorsa tüm olanlara rağmen, ne söylenir ki…