ETME
Şems-i Tebrizi namı diğer Şems bir gün yollara düşer. Methini çok duyduğu Mevlana ‘ yı aramaktadır. Öyle ya arayan Mevla’sını da Mevlana’sını da bulacaktır. Şems Şemseddin‘den gelir. Yani güneş demektir. Tebriz‘in güneşidir Şems. Derken Konya yollarına düşer ve herkesin hayran olduğu Mevlana Celaleddin-i Rumi ile karşılaşır.
Mevlana ‘nın karşısına dikilir Şems. “Bana ilmini, bilgini, bilginin sırrını öğret” der. Mevlana da ona üç kitap verir. Okuması için kitapları ona uzattığı sırada Şems kitapları kaptığı gibi yanlarındaki suya bırakıverir. Mevlana şaşkınlıktan ne yapacağını bilmez, bilemez. Çünkü sayfalar ıslanırken bir yandan da el yazması kitapların mürekkepleri suda dağılmaktadır. “Ne yaptın ey Şems” der sitem ve kızgınlıkla. Şems ona sakince bakar ve “senin ilminin sırrı kitapta defterde değil bendedir” der. İşte o günden sonra Şems, Mevlana‘nın can yoldaşı, hocası ve ilahi aşkı olur. Mevlana Allah sevgisini Şems‘te bulur.
Lakin gün gelir Şems geldiği yerleri özler. Bülbül bile altın kafeste ille de vatanım diye haykıracaktır. Gitme zamanıdır der Şems, gül bahçesinin dikenliklerinden gelen taşlar artık onu acıtmaya başlamıştır. “Gitme, o gelip de geri döneceğin yerler uzaktır” diyenlere “uzaklık deyip dert ettiğin nedir ki ey sevgili, biz yaradanı görmeden sevmişiz” diye karşılık verir.
Mevlana dayanamaz can dostunun, hocasının gidişine. Koskoca Mevlana bu, Kayahan gibi gidenin ardından “gel vefasız, gel vicdansız ah kitapsız çağırmazdım acil olmasa” diye şarkı sözü yazıp yazdıklarını Sinan Akçıl‘a besteletip ardından da Hande Yener’le klip çekimi için kamera karşısına çıkacak değildir ya. O da sözcüklerin en yakaranına, enstrümanın en çaresiz teline bam teline takılır. “Etme” der Şems ‘ e “etme”. Sözleri her bir kelimesinde hatta her bir hecesinde sitem doludur.
“Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme” dizeleri dilinden düşmeyecektir. Mevlana “gel ne olursan ol yine gel” derken kendince gidenlerini çağırmaktadır belki de kim bilir?
İnsanoğlu bu, her gül bahçesinde illa ki de gider dikenleri bulacak olur ve gün gelir o gül bahçesinin dikenliklerindeki taşlar Şems gibi her bir insanoğlunun canını acıtmaya başlar. Her Şems arkasında mutlak bir biçare Mevlana bırakır. Gitmelerin günahı da Kabil ve Habil ‘ den bu yana etme dedirtenin boynunadır.