ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR BİR HARİKA
ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR BİR HARİKA
Aziz Nesin ‘in kitaplarından birinin adıydı “Şimdiki Çocuklar Bir Harika”. Rahmetli Aziz Nesin küçücük kızların, annelerinin topuklu ayakkabılarını giyip kocaman kolyelerini takıp etrafta kırmızı rujlu dudaklarıyla gezmelerini şaşkınlık ve onların zekâlarına duyduğu hayranlıkla anlatıyor, onların ebeveynlerinin verdiği talimatları sorgulamalarına şaşıp kalıyordu. Hoş şimdiki çocukları görse küçük dilini yutardı Aziz Nesin ama bugünün yetişkinleri bunları öylesine doğal karşılıyor artık her şey o kadar sıradan ki deminki anlatılan kostümüyle “gencim, güzelim, havam var benim, ben en iyisine layığım” diyen peçete reklâmındaki küçücük kız bile artık Einstein gibi görünmüyor kimsenin gözüne. Ya da o küçük kız kukla, onun içinde adam var aslında diye düşündürmüyor.
Hem zaten fi tarihinden beri her şey o kadar çabuk değişiyor ki. Misal bakınız çizgi filmler. Yeni yeni duyduklarımızla biz çocuklara değil de olanlara şaşırıyoruz daha çok. Örneğin meşhur kuklalar Edi ile Büdü geçenlerde açıklama yaparak “sadece arkadaşız, evlenmeyi düşünmüyoruz” diye dosta düşmana ilanda bulunuyorlar. Sebebi de çocukların “iki yetişkin üstelik akraba da olmayan öğrenci olmadıkları da her hallerinden belli olan erkeğin neden aynı evi hatta aynı odayı paylaştıklarını” sorgulamaları. Yapımcılar da çaresiz Edi ile Büdü ‘ye açıklama yaptırmak zorunda kalıyorlar. Dünyanın çivisi çıkmanın da ötesine geçmiş anlaşılan tabandan da su alıyor demek ki.
Peki ya o masum mini minicik Şirinlere ne demeli? Onlar da komünist çıktı iyi mi? Mülkiyet kavramının geçmediği her şeyin sahibinin herkes olduğu her işin imece usulü elbirliğiyle yapıldığı bir köy düşünün. Bir de başlarında ünlü Das Kapital yazarı Karl Marx kılıklı saçlı sakallı bir Şirin Baba. Orijinal adları da Smurfs yani iddia edildiğine göre “small men under red flag” türkçe mealiyle “kızıl bayrak altındaki küçük adamlar” olunca insanın içine de bir kuşku düşmüyor değil hani. O vakit alın size sömürgeci egemen Amerika kabilinden bir Gargamel ile onun yaltakçısı dünya ülkeleri bazında bir Azman kedi.Bu durumda dünya bırakın su almayı resmen batıyor.
İyi de madem bunlar komünist neden gece vakti kapılarında Özel Yetkili Savcılar gölgelerin gücü adına belirmiyor? O mini minnacık iki oda bir salon mantar evlerde suç unsuru bulma adına didik didik arama yapılmıyor. Bereket Şirincikler içlikleriyle gece gündüz gezdiklerinden olası gece baskınında rezil olma derdi de yok. Malum bizde memleketin yarısı tutuklu geri kalanı da gözünün üzerinde hali hazırda kaşı olduğu için her an tutuklanmaktan korkup kendini televizyondaki yaz kuşağına veriyor. Öyleyse bu küçük adamlara neden bir şey olmuyor? Boylarından dolayı ceza ehliyetleri mi yok yoksa?
Alem böyle bir hal almışken Teoman müziği, Sinem Kobal inşallah oyunculuğu bırakıyor. Paşalar da birer birer orduyu bırakıyor. Karayip korsanı Kaptan Jack Sparrow bile kaptanlar gemisini en son terk eder düsturundan çıkıp tayfasından önce gemisini terk ediyor. O halde biz de bu koşullar altında daha fazla hırpalanmasın, her daim masum kalsın diye İçimizdeki Çocuğu bırakıyoruz.
Keşke biri zengin ve alabildiğince fütursuz olan ,çizgi filmlere kadar el atmaktan çekinmeyen fabrikatör kılıklı sözde yeni dünya düzeninin karşısına geçse de tıpkı Yaşar Usta gibi “beyim dokunma Edime, dokunma Büdüme, dokunma Şirinlerime ,eğer onlara dokunursan ben var ya ben bugüne kadar bir karıncayı bile incitmeyen ben ezer geçerim seni, sen mi büyüksün beyim hayır ben büyüğüm ben” diyebilse de kurtarsa şu içimizdeki harika çocuğu.