BU YAZIM CENNET MEKAN ÜNYELİ KARDEŞLERİMEDİR
BU YAZIM CENNET MEKAN
ÜNYELİ KARDEŞLERİMEDİR
Beni kim arkadanitekledi bilmiyorum ama birden kendimi Ünye - Fatsa tartışmasının ortasında bulduğumu daha önce yazmıştım. Bu konseptte Ünyeli değerli arkadaşım OĞUZ GÜVEN ( aslında kendisi değerli falan değildir. Puştun önde gidenidir. Ben kibarlığımdan öyle yazıyorum. ) Cumartesi günü Orta Camii önündeki geleneksel Ünyeli beyefendilerin kahvaltısına davet etti. (kendisi ortalarda yoktu.)
İstemeyerek de olsa davete icabet ettim. Yanlarına iki metre kalana kadar beni görmemezlikten geldiler. Sonunda “aha da Fassalı geldi!” diye nida ettiler. Konuştukları mevzu Ünyelilerin yüksek ahlaki standartı ve hümanizm anlayışı. Ben yüksek ahlaki standart ve hümanizm deyiminin gözyaşları içinde kaldığını hissettim. Neden? Bu terim Ünyelilerin ağzına kadar düştü ya! Vah vah... Ben de mikrofonda konuşan şahsa bakıp ( Bilgin Hasdemir) için için gülüyorum. Bir sandalye ötemde oturan Sn. Prof. Dr. Sait Kapıcıoğlu var. ( Hocamın ellerinden öperim. ) Bana baktı ve gülümsedi. Kol kadar soyulmamış hıyarı önüme koydu. Bu hareketi oradakilerin hepsi gördü. Onlar da gülümsediler.
Bu sırada elinde mikrofon olan konuşmacı mikrofonu bana uzattı ve manidar şekilde ünyeliler hakkında ne düşünüyorsun? Diye sordu. Ne diyeyim. PKK gibi ünyelileri pusuya düşürüp öldürecek halim yok ya! Demokratik bir ortamdayız. Ben de şöyle dedim. “ Şu anda aranızda misafir olarak bulunuyorum. Bana reva gördüğünüz hareket sizin karekterinizi gösteriyor” dedim. “ Ulan dedim! Allahın Ünyelileri, insan olan insan önce misafire buyur otur der. Demediniz! Sonra ne içersin diye sorar, sormadınız! Önünüzde sıcak pideler, homili gırtlak götürüyorsunuz. Sen de yermisin diye sormadınız! Ben ne diyebilirim ki, bu hareketiniz sizin gerçek yüzünüzü gösteriyor” dedim. Tabi bu anlattıklarım “ sıradan Ünyeliler için” Bir tıp profesörü Sait hocama ne diyeyim?” ( sonuçta o da Ünyeli olmuş.) Sabahleyin aç karnına yenilen kol kadar hıyar insan sağlığına zararlıdır. bunu bilmeliydi. Ama sonuçta Ünyeli olduğu için bu hareketini çok görmüyorum diyerek lafı bağladım ve inanamadığım bir olay oldu. Heskes beni hararetle alkışladı ve tebrik etti. Sonra bu hareketi anam Ünyeli olduğu için mi yaptılar diye düşündüm.
Dikkat! Anlattığım olay palavra değil aynen yaşanmıştı. Anam gösterdikleri saygıdan dolayı orada oturanların hepsine Sait hocam başta olmak üzere teşekkür ederim.
MEKTEP ÇAYIRININ TÜRK
SPORUNDAKİ YERİ
Fatsaspor Şimdiki gibi standın soyunma odasından sahaya çıkmazdı, eskiden hamamda formalar giyinirdi. Formalarla hamamdan çıkar yürüyerek mektep çayırına gelirdi. Futbolcular yürürken ayaklarındaki çivili kramponlar takır tukur sesler çıkarırdı. Futbolcuları görmeyip, sesleri duyanlar süvari alayı geçiyor sanırdı. üzerlerinde sarı - lacivert çubuklu formalar, beyaz şortlar, bir ellerinde malzemeler vardı. kaleci Halit topu sektirmez kirlenmesin diye mushaf gibi göğüs hizasında tutardı.
Maçtan önce mektep çayırına grayder gelir, sahayı düzeltirdi. Ne düzeltme ama zemin zımpara gibi olur. Sıkıysa düş! Soyulmadık yerin kalmaz. Peşinden itfaiye gelir, sahayı sular. Yarım saat sonra saha kuruHüsamoğlu’nun bayırı açık trübün. Dumlupınar okulu’nun merdiveni ile kör kuyu ( Uzun Osman evi) arasındaki dutların altı sahanın tac çizgisine kadar hanımlara ait. Anaların kucağındaki çocuklar, bazen kucaktan atlayıp sahaya kaçarlar, ofsayıta düşerlerdi.
Benim seyretmeye yetiştiğim jenerasyon Sucunun Şener, Satıro Savaş, Kör Erdem, Dişci Mümin Ömer, Civil İsmet, Jet İsmail, Hamit, Kemal Arıca, Korgan Memet, Ertan, Saydam Sarıhan daha sonra bu takıma önce Arap Zeki girdi. Peşinden sucunun Hikmet, Fortik Kadir, Zımbırt Süleyman, Zabitin Yaşar, Göden Murat, Çilloş Alaaddin, Leyla İsmail, Topaloğlu Ali, Kel Hasan, Tonton Şükrü, Kezban yılmaz girdi. Bunun gibi otuz isim daha sayabilirim.
Peki bu günkü Fatsasporda on isim sayabilirmisiniz? Sayamazsınız. Neden? çünkü bugünkü Fatsa’nın yüzdesekseni çakma. Fatsalı sporda yukarıda benim saydığım isimleri gerçek Fatsalıların hepsi sayar. Hatta futbolcuların babasının, annesiniin adını dahi bilir. Ogünün Fatsalıları belki ekonomik olarak fakirdi ama, hepsi sosyal insanlardı.
Elektriğin,televizyonun, hatta radyonun olmadığı zamanlarda pazar günleri meltep çayırında kadın erkek çoluk çocuk maçlara gelir o gün bir festival havasına geçerdi. Eski Fatsa böyleydi!!
Bu hatırayı yaşanmış bir olayla bitirilerim. Rahmetli Dilik Mehmet bir gün mektep çayırında maç var Dilik Mehmet’in maçın ortasında çişi gelmiş. Bunuda müdafa oynayan Şatıroğlu savaş’a söylemiş, Savaş abide Memed top bana gelince hüsamoğlununu mısırlığına doğru vuracam. Sen topu alma baheniseyle mısırlığa gider çişini eder gelirsin demiş. Bu olayı memed abi şöyle bitiriyor. “Gardaşım savaş topa bi vurdu ben hemen mısırlığa gittim, çişimi yaptım, sahaya döndüm top hala mısırlğa düşmemişti’der.
İşte o mektep çayırı hem Galatasaraylı, hem Fenerbahçe’de oynayan Türk Milli Takımının kaptanı ERDOĞAN ARICA’yı Türk Sporuna kazandırmıştır.
ESKİDEN FATSA’DAKİ DÜĞÜNLER
Eski düğünler bir başkaydı.Şimdikilere hiç benzemezdi. Eski düğünlerde erkek tarafı biraz baskındı. Eylencenin büyüğü orada olurdu. Kız tarafı düğünden bir gece önce erkek tarafına hediyeler götürür sonra yemeğe kalırdı. O gece kız tarafı bir türlü yemek beğenmez, devamlı maraza çıkarırdı. Eğer kendilerine alaka zayıf olursa ertesi gün erkek tarafına kız verirken analarından emdikleri sütü burunlarından getirirdi.
Neyse gelin alınır erkek evine gelinir. Damat yatsı namazına arkadaşlarıyla birlikte gider. hep beraber namaz kılınır. Sağdıç uyanık olmazsa damatın ayakkabısı çalınır. (bahşiş istenir) sonra camiden çıkanları dışarıdaki arkadaşları meşelaler yakarak karşılar, damat ve arkadaşları sokaklarda şarkılar söyleyerek damadın evine doğru yola revan olur. Son olarak damat gerdeğe girerken arkadaşları heyecanı gitsin diye sırtına pata küte vururlar, damatı içeri atıp oradan ayrılırlar. Eskiden bu işler böyle olurdu.
Ya şimdi? bilmem ne düğün salonu düğün için kiralanır, yemek fabrikasından yemek siparisi verilir. Düğün gayet ciddi LA’ KOMPARSİTA ile açılır.Ucube kolbastı ile devam ederken Çin malı ucuz havai fişeklerin atılmasıyla son bulur.
YAŞANMIŞ BİR DÜĞÜN HİKAYESİ
Rahmetli DİLİK MEHMET evleniyor. Mehmed abi fakir. damatlık elbisesi yok. Elbiseyi o zaman en hergele dalikanlısı MUAFFAK YAMAKOĞLU’ndan ödünç alıyor. Eski orta caminin üst katında damat ve arkadaşları yatsı namazı kılacaklar. Damatın tam arkasında Muvaffak abi var. Mehmet abi Allahuekber demek için kollarını kaldırıyor arkadan Muaffak abi “Lan Memet kollarını yavaş kaldı ceketin kolunu yırtarsın”diye ikaz ediyor. Memet abi rukuyya iniyor, arkadan Muaffak abi “Lan Memet yavaş in pantolunumun ağını yırtma” diyor. Memet abi tahiyyata oturuyor Muaffak abi “Lan Memet çabuk kalk pantolon diz verdi” diye ikaz ediyor. Elbise Muaffak abinin ya namazı Mehmet abinin burnundan getiriyor.
İşte o günün delikanlıları hepsi toprak oldu. Geriye hatıralar kaldı Nur içinde yatsınlar.