DİL BİLMEZ GÜRCÜ GELİNDEN MERZİFONLU KARAMUSTAFA PAŞA’YA
Güneydoğudaki son olaylar ateş oldu, bağrımızı yaktı. Bu aslan gibi delikanlılar tarlada yetişmiyor. Bir emeğin ürünü dünkü 13 aslandı. Ama kör kurşuna kurban olan 6700 gencimiz var. Dünyanın en büyük ve en genç ordusuna sahip Türkiye neden buna bir çare bulamıyor!!.
Bu olayı (teşbihte hata olmaz) bir hikaye ile açayım. Gürcü kızı bir türk köyüne gelin olur ama Türkçeyi de hiç bilmiyor. Bir kaç gün sonra kayınpederi kızım bizim köyümüze bir ayı dadandı. Sırayla nöbet tutup ayı gelince köylüyü haberdar ediyoruz, nöbet sırası bu akşam sende der. Dil bilmez gürcü gelin nöbet yeri olan ağaca çıkar bir zaman sonra ayı homurdana homurdana gelince gürcü gelin DATVİ MOVDA !!! DATVİR00;MOVDAR00;!!! (ayı geldi) feryat figan bağırır. Nasıl olduysa bu sesi duyan ayı kaçar! Gürcü gelinin kayınpederi ve diğer köylüler silahları ile gürcü gelinin yanına gelirler. Ayının kaçtığını gören kayınpeder kızım ne yaptın da bu ayıyı kaçırdın der!!! Gürcü gelin “ne bileyim baba ayı herhalde gürcüce biliyordu onun için kaçtı” der!!
Kardeşim 30 yıl oldu bu Türk ordusu ayıyı (PKK’yı) kaçıracak bir dil bulamadı herhalde!! Eğer bu olaylarda komuta kademesinde bir zaaf varsa bölge komutanı general yarbaylığa indirilsin. Çemişgezek askerlik şubesine şube komutanı yapılsın o da acı çeksin!!
Ya da olaya başka bir açıdan bakalım. Merzifonlu Karamustafa Paşa Viyana’yı fethetmek için büyük bir ordu ile yola çıkar. Ordu Viyana’ya gidene kadar paşa işi ağırdan alır. Hava şartları da kötü gider, istenilen zamanda menzile ulaşılmaz ordu geç kalır. Osmanlı ordusuna yardımcı olacak Tatarların Girayhanı yardıma gelmez. Ordu’nun bir kanadı çöker. Hiç hesapta olmayan Polonya ordusu komutanı Jan Sabuyevski Osmanlı Ordusu’nun arkasına dolanır ve saldırır. Ordunun başka bir bölümünü çökertir. Sözün kısası Merzifonlu Karamustafa paşa Viyana’yı zaptedemez.
Viyana’dan zafer haberi bekleyen Osmanlı Devleti zafer haberini alamayınca Bostancıbaşını yola çıkarır (paşanın kellesini kesecek infaz timi) Paşa ne kadar uğraştıysa sonuca ulaşamaz ve bir sabah komutanlık otağında İstanbul’dan gelen infaz timini görür. bostancıbaşından iki rekat namaz kılma izni alır. Yerdeki halıyı işaret eder.R00;Beytül maldır (devlet malı) kaldırın kirlenmesin der. Ortaya konulan kütüğe bakar ve kellesini kesecek cellata hitaben “Evladım ustalığını göster, bir vuruşta kafamı gövdemden ayır der. Ve sonuç malum. Viyana savaşı kaybedilmiştir. Paşanın kellesi vurulmuştur ve ordu mağlup olarak geri dönmüştür.
Şimdi günümüze dönelim. Günaydoğuda uçaklar, skorski helikopterler, erken uyarı sistemi heronlar var. Peki Türk askeri düzün yüzünde nasıl pusuya düşürülür anlamadım. Acaba Merzifonlu Karamustafa paşa’ya Giray han’ın kalleşlik yapması gibi günümüzde komutanlara birileri yanlışlık mı yapıyor? Nedir bilelim. Veya biri bize işin doğrusunu açıklasın!!! Hollywood’da çevrilen filmlerde bunları görüyoruz. Bunlar yalnız bizde olmuyor. Koca Amerikan ordusu da Vietnamda pusulara düşürülerek perişan edildi. Demek bu savaşın içinde var da biz kabullenemiyoruz!!!
Bu yazdıklarımın tarihi değeri yoktur. sadece anlamadığım için yazıyorum.!!
ÜNYELİ’NİN İPİYLE KUYUYA İNİLMEZ!!!
Bunu her zaman söylerim. Geçen Pazar günü de uygulamalı olarak yaşadım. Yeni bir TV proğramı hazırlanıyor. Birbirine yakın iki şehrin çekişmesinin mizahi şekilde anlatılması belgeseli. Nedense kendimi bu curcunanın ortasında buldum. Cumartesi günü beni Ünye’ye davet ettiler. Caminin önünde kalabalık bir Ünye’li grubu ile Tv kameraları önünde atıştım. Sonra bana Fatsa’dan 10 arkadaş bul, Ünye Cumhuriyet meydanında halat çekme yarışması yapacağız. Kozlarımızı paylaşalım dediler. Ben de “olmaz, ben Ünye’linin ipiyle yarışmam, siz bir Puştluk yaparsınız” dedim. Ama “Olur mu öyle şey! Yapacağımız etkinliğe bir renk verin!” dediler.
Ben de Ferudun Altuntaş’la konuştum. Hakan Orbey’i vucütcu Hüseyin Pişken’i, bilek güreşi şampiyonu Abdullah Hafızoğlu’nu ikna ettik. Bizim mahallede çalışmaya gelen iki gürcüyü “ Ünye’ye tırpan yapmaya gideceğiz, alın size yirmişer lira” diye ikna ettim. Ünyeliler’in 10 kişilik takımına karşı 5 kişilik takım kurduk. Ünye’ye doğru yola devam olduk. Yolda takım koçu ben olduğum için “ arkadaşlar! Karşı takım her türlü şartta bize bir puştluk yapar, dikkatli olun!” dedim. Onlar da bana “ne biliyorsun?” deyince “bu işleri en iyi ben bilirim. Çünkü anam Ünyeli’dir. Benim de puşluk üzerine ihtisasım vardır. Puştluk yapmasam bile puştluk üzerine ihtisasım vardır, olayı hemen kavrarım” dedim.
Neyse! Biz takım olarak Ünye Cumhuriyet meydanına indik. Ünyeliler Hakan Orbey’i görünce dudakları uçukladı. Bizim takım “Barselona” gibi. Meydanın ortasına Ünyeliler kalın bir halat sermiş. Takımlar yerlerini aldılar, bana bir mikrofon verdiler. Ben kendimden eminim. Hakan Orbey tek başına bir treni çekiyor. Ünyeliler ister on kişi, ister on beş kişi olsun biz beş kişi size yeteriz dedim, havamı attım!!. Ama diye ekledim. “Siz Ünyelisiniz, size güvenmiyorum. her türlü şartta bize puştluk yaparsınız diye konuşmamı sürdürdüm.
Sonra “siz burada bin kişisiniz, biz Fatsalılar beş kişi. Kul başına geleceklerden Allah’a sığınır. Gürcü başına geleceklerden, gürcüye sığınır” dedim ve konuşmama gürcüce devam ettim. Ferudun’la Hakan’ın babaannesi gürcü, Hüseyin’in annesi babası gürcü, benim annem babam gürcü ayrıca annem Ünyeli. Bu iki genç de orijinal gürcü. Burada başımıza bir şey gelirse gürcülere ‘bizi koruyun!” Dedim.
Ünye’nin teknik heyeti ipin başına toplandı. hatta oyunların hamisi Ünye belediye Bşk. Ahmet Arpacıoğlu da orada. Heyet ipin başında bir takım hesaplar yapıyor. Şöyle bir baktım, içime doğdu, bunlar bize bir puştluk yapacaklar! “Hakan ipin bizden tarafı yağlı olmasın” dedim. “Değil abi” dedi. Bin kişi bizi izliyor. hakemler yerini aldı.Nefesler tutuldu, start verildi. Bizimkiler ipe bi asıldı. Ünyeliler bir dakika karşımızda tutunamadı. Ama diyorum ya! “Kış kışlığını yapar, puştta puştluğunu yapar” Derler. Adamlar ipi bir koyverdiler, bizim takım fil sürüsü gibi birbirinin üzerine yıkıldı. Tam o anda zemininin altındaki borulardan sular fışkırmaya başladı. Bizim takım düştüğü yerde sırılsıklam oldu.Yönetici konumunda olan Ferudun, sporcu konumundaki Hakan bu işe çok bozuldu. Hatta Hakan sizin etkinliğinize renk katalım diye geldik yaptığınıza bakın diye Belediye Başkanına sitem etti. Ben de Hakan kızar da bunlara girişirse Hakan’ı nasıl zaptederim diye korktum. Ama saldırmadı. Gücendi. Bunun için bütün Ünyeliler bize sarıldılar, gönlümüzü almaya çalıştılar. Ne olur gelin oturalım, çay içelim sizi ağırlayalım dediler. Ama Ferudun asla kabul etmedi. Ben de tertip heyetine “kardeşim BİZE PUŞTLUK YAPTINIZ. Üstümüzü ıslattınız, size güvenilmez, içeceğimize MUSHİL HAPI atarsınız, gidene kadar biz altımızı ıslatırız hep rezil oluruz dedim ve tekliflerini reddettim. Güzel başlayan bir müsabaka da niza ile bitti. Bu da bize tarih tekerrürden ibarettir sözünü hatırlattı!!!
DİKKAT: Yazıda kullandığımız Puşt’luk kelimesi sözlük deki manasında değildir. Kurnaz, uyanık,hileci manasında kullanılmıştır.