SEÇİM
Değerli okur; Nihal KEMALOĞLU’nun kaleme aldığı “Kadının adının silindiği devlet bakanlığı” isimli yazıyı görüşlerinize sunuyorum.
“Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın” “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına” dönüştürülmesiyle kadının adı kurnazca kaldırılıp aile kavramının içine tıkıştırılmış.
Anayasa değişikliğinde yere göğe sığdırılamayan “kadınlara pozitif ayrımcılık” mübalası da buymuş demek.
“Hanım kardeş” ve “ana / ayak / cennet” lügatının paçavra edildiği günümüzde Türkiye’nin “Kadın Sorunu” ya da daha doğrusu iflah olmaz “erkek sorunumuz”, bir devlet bakanlığının adında “kadın” sözcüğünün geçmesine bile tahammülünü kaybetmiş vaziyette.
Tabii ki kadın ve aileden sorumlu “erkek devlet temsilcisi” kadın bakanların “sürçü - zihin” perfonmansı için uzun uzun metinler döşenebilir.
Ama yeni bakanlık yapılanmasından “kadının” adının çıkarılması bile kadının “eşit vatandaşlığı” için şimdiye dek verilen tüm çabalarında sonunu getiriyor.
Üstelik kanun hükmünde ki kararnameyle yapılan bu yapısal değişim için kamuoyunun ve kadın örgütlerinin görüşüne falan gerek görülmemiş.
Şimdi “Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü”de yeni Aile ve Sosyal Politikilar Bakanlığına bağlanacak.
Ve erkekle eşitlik hak ve hukuku bir kenara itilen kadın, vaaz edildiği biçimle “aile kapsamına alınarak” “yardıma muhtaç, ezik ve pasif” kadın algısı yaygınlaştırılacak.
Böylece eğitimde, istihdamda, siyasette dışlanmış, toplumsal hayata katılımı kalmamış ama aileye yapıştırılmış kadın, hak temelsiz, üç beş kuruş sosyal yardımla devlete dolayısıyla siyasi iktidara bağımlı kılınacak.
Çünkü kadının eşit vatandaşlık haklarını hayata yerleştirmektense onun “muhtaç, ikincil ve geri bırakılmış cins” olarak “korunması” siyasetin işine geliyor ve geniş oy bloklarının garantisi oluyor...
Kadının erkekle eşdeğer kabulüne yanaşmayan muhafazakar kapitalist düzen, kendine hizmet edecek kadın kimliğini çok önemsiyor.
Modern ataerkillikten muhafazakar ataerkilliğe evrilen devlet zihninde kadına biçilen rol evde kalarak “muhafazakar-milliyetçi” doktrinasyonu benimsemiş yeni nesiller yetiştirmek olsa gerek.
Tabi ki azgın kapitalist sürecin erittiği toplumsal ahlaki değerlerin yerine ikame eden “ahlakçılık” kendini kadınları eve kapatarak yeniden üreterek “muhafaza” edebiliyor.
Derinleşen yoksulluk ve yoksunluğun denetimi ve pasifizasyonu “aile değerlerlerimiz parantezine” alınarak, iş ve eğitime erişemeyen hak “mahrumu” kadın nüfuslar sosyal sadakalarla teşkin edilecek.
Muhafazakar erkek dilinin “başörtüsüz kadını perdesiz eve benzetmesi ya da dekolte giyen kadının tecavüzü kışkırttığı” ifadeleri münferit beyanlar değil.
Başbakan’ın ısrarla “kadınla erkek eşit değildir” ya da “kadına şiddeti medya abartıyor” sözleride.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde Mali, Çad, Yemen, Mısır, Pakistan, Suudi Arabistan’la birlikte “eşitsizliğin en kötü olduğu ülkeler arasında yer alan Türkiye’de, her 10 kadından 4’ü her gün şiddet görürken, hükümetin aklından Kadın Erkek Eşitlik Bakanlığı kurmak bir an bile geçmemiş olmalı.
Türkiye demokrasisi için kadın ve erkek eşitliğinde Bangladeş ve Yemen’i geçmesi yeterli mi?
Ya da istihdamda Avrupa sonuncusu ve kadının çalışma hayatına katılımında Katar’a bile geçilen, yirmi milyon kadının evde tutulduğu ülke müreffeh ve kalkınmış diye kimi kandırabiliriz.
“Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletkar, ve en ağır kadını olmalıdır. Türk kadını dünyanın vazifesi, Türklük zihniyetiyle, bazusuyle, azmiyle muhafaza ve müfaaya kadir nesiller yetiştirmektedir. Milletin menbası, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletkar olursa vazifesini ifa edebilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Fikret Merhumun cümlece malüm olan bir sözünü hatırlatalım;
“Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer.” ( 1925 )
Bir cemiyet, aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse, ilerlemesine teknik olarak imkan ve ilmi olarak ihtimal yoktur.
Gazi Mustafa Kemal
Orduspor 23 Mayısta aldığı 4-0 Rizespor galibiyetiyle ikihedefi bulmuştur. Son hedef 1. Lig için yapılacak karşılaşmadır. 25 Mayıs’ta yapılacak olan bu karşılaşmadan galip çıkmasını arzuluyorum. En iyi dileklerimle başarılar diliyorum. Şen ve esen kalınız.
Rüştü GÜLEY
Emekli Öğretmen