BU AZMIŞ KÜRTLERİ KİM DURDURACAK?
Hepimizin bildiği bir deyim vardır; ‘Yüz verince, astarını istemek’ diye. Bu deyim tam olarak, azmış kürtleri ifade ediyor. Neymiş efendim, açılım yapacaklarmış. Hadi oradan sende! Ne açılımmış be! Öyle bir yara açtı ki bizim yüreğimizde izahı yok. Silopi, Kastamonu ve Gölcük’te yaşanan son olaylar ise, yaramızı daha bir deşti sanki. Ama bize müstehak. O it sürüsünü, otobüs tepelerinde gezdirmedik mi? Ayaklarına da savcılarımızı, hakimlerimizi yollamadık mı? Çıkın lan bu memleketten, burası artık ‘KÜRTİYE’ deseler, kim itiraz edecek. One minute deyip, sonra İsrail’e yangın söndürme helikopteri yollayan Başbakan’ımız mı?
Kimse bu yazdıklarımdan ötürü, kafatasçı bir zihniyette olduğumu düşünmesin. Tam aksine, çok sevdiğim Kürt arkadaşlarım oldu. Hatta Kürt eniştelerimiz bile var ailemizde. Yani en iyi Kürt, ölü Kürt’tür diye bakmıyorum meseleye. Benim asıl meselem bu azmış olanlarıyla. Çünkü bunların etnik kökeni bırak, insan bile olduğu şüpheli. Bu azmış mahlukatları, birileri kurmuş vakti zamanında hala biz durmalarını bekliyoruz. Ama duracaklarına kar topunun çığa dönüşmesi gibi büyüyorlar. Ve bu durum beni artık karamsarlığa itiyor. Misal; düşünün ki Diyarbakır’da Kürt olarak doğmuşsunuz. Bu sizin elinizde mi? Hayır! Rabb’im öyle istemiş ve olmuş. Ama vatan-millet aşkınız var. Bu sebepten ötürü korucu olmuşsunuz. Kendi ırkınıza kurşun sıkıyorsunuz. Sonra birileri diyor ki; ‘Ben açılım yapacağım arkadaş!’ Yapıyor da dediğini. Getiriyor dağda köpek leşine dönmüş teröristleri, gezdiriyor otobüs sırtında, sanki bir kahramanmış gibi. Eee sen birkaç gün önce, Vatan-Millet-Sakarya diye kurşun sıktığın itte onların içinde. Demez misin kendine;’- Bu nasıl perhiz, bu nasıl lahana turşusu!’ Dersin ya elbet. İşte bizim korucularımız da aynen öyle demiş, BDP’ye (Büyük Dönekler Partisi) geçmiş. Onlarla savaşmış beş bin nüfuslu aşiret bile katıldı, o lüzumsuz partiye. Sorarım size niye katılmasın? Adamlara ben senin yanındayım diyebildin mi? Bizim davamız için savaşacaksın diyebildin mi? Ya da senin gerçekten bir davan oldu mu? Yaptıklarında ne kadar tutarlısın? Dediğin açılımının bile, ne kadar arkasında durabildin? Hiç duramadın. Vatanı için çatışan adamları bile küstürdün. Adamda haliyle dedi ki;-‘ Ben davasına inanmışlarla yoluma devam edeceğim’. Ve ne acı ki onlar da artık bizim karşımızda.
Bu iltihap artık şark çıbanına dönmüştür. Selahattin Demirtaş’ı, muhatap alıp Cumhurbaşkan’ı makamına çağırıyor. O çakal, Bismil’de çıkan çatışmalarda polis, bir göstericimizi şehit (!) etti diyerek, protesto edip gitmiyor. Aysel Tuğluk denilen çakal ise;’-Çok kan akacak!’ diyor. Başka biri;’-Siz seçim olacak sanıyorsunuz!’ diyor. Silopi’de gencecik iki polisimizi şehit ediyorlar. Hem de nerede biliyor musunuz? Polisevinde! Gölcük’te, apo itinin posterini asacak kadar ileri gidiyorlar. Sonra gerekli cevabı ülkücü gençlerden ve halktan alıyorlar Allah’tan.
Sakın bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyin. Çünkü artık bize de çok yakınlar. Giresun, Kastamonu, Rize, Trabzon ve Ordu dağlarında fink atıyorlar. Belki kısa süre sonra şehre de inecek bu şımartılmış kürtler. Onlara en büyük darbeyi ancak sandıkta vurabiliriz. Bu sebeple CHP ve MHP’nin çok daha güçlenerek mecliste olması lazım. Onlar güçlü olsun ki birileri de artık istedikleri at koşturamasın mecliste!