VADİLERDEKİ HES'LERİ YİNE GEZDİM
VADİLERDEKİ HES’LERİ
YİNE GEZDİM
Geçtiğimiz hafta köşe yazımı yazamamıştım. Çünkü Karadeniz’in vadilerini süsleyen dere yataklarını gezdim. Rize, Fındıklı, Pazar, Trabzon ve Giresun vadilerinde içim sızlayarak gezdim de gezdim.
Vadilerimize hayat veren derelerimizin son gözyaşlarını seyrettim. Ormanlar bile kolsuz kanatsız ucubeye dönmüşler. İnsanlar şaşkın ve sinirli, yabancı plakalı araçlardan artık huylanır olmuşlar. “Acaba HES’ci taşeronlar mı geldi?” diye bizi bile sorguladılar. Çoluk çocuk, kadın erkek derelerini bekliyorlar.
Trabzon’un Galya deresi üzerindeki HES’ler insanları çileden çıkarmış. ''Hükümet kolumuzu kanadımızı kırmaya çalışıyor, üç kuruş paraya hepimizi sattı.” diyorlar.
Giresun Yağlıderede de durum aynı… Yağlıdere’yi besleyen yirmiye yakın yan dereler iletim tünellerine bağlanmış... “Tam bir doğa katliamı” desem yeridir. İnsanlar direnmeye çalışıyor Jandarma kolluk kuvvetleri tepelerinde...
Yine de yılmıyorlar. “Vermeyiz suyumuzu” diyorlar.
Sayın hükümetin yönettiği insanlarını sudan yoksun bırakması tabi ki desteklenemez. Temiz suya ulaşım tüm canlıların hakkıdır. Suyu metalaştırıp şirketler yararına kazanç kapısı yapmak elbette ki bu insanları çıldırtır.
İnsanların su hakkını ellerinden alıp birilerine rant yaratmanın dinen de haram olduğu açıktır. Harama karşı direnen insanları gördüm.
Rant uğruna ülkesini delik deşik ettiren ülkelerin hali ortadadır. Akılları geç de gelse, Hollanda, Norveç, Uruguay, Bolivya ve Zambiya geçmişteki hatalarından döndüler ve ülkelerinde suyun özelleştirilmesini tamamen yasakladılar.
Gel gör ki; ülkemizde suyu için direnen insanlar terör suçlusu olarak damgalanıyorlar.
Evet değerli okurlarım… Akarsularımız; yeraltı ve yerüstü sularını beslemesi, mineral ve oksijen taşıması işleviyle hayati öneme sahiptir. Gelecekte çocuklarının sağlıklı yaşamaları için direnen insanları gördüm.
Sularımız paraya dönüştürülüyor. Binlerce yıldır gündeme dahi gelmemiş olan suyun tapusu 49 yıllığına sözde yerli, gerçekte yabancı şirketlere devrediliyorsa canı pahasına vadilerde nöbet tutan Karadenizli kadınlara hak vermemek mümkün mü?
Yaşlı bir nine şöyle diyor: “HES gelecek derelerimizin suyu gidecek, kum kalacak. Bu topraklarda yaşayan hayvanlar, otlar, bitkiler kavrulacak. Şu gülen ormanlarımız cas cavlak kalacak. Yaşamak buysa ölelim artık…”.
Yaşlı nine kadar aklı olmayanların çok olduğu ülkemizde “10.000 HES lisansı dağıtmak isteyenleri alkışlamak, bir akıl sorunu olsa gerek…” diye düşünmedim değil.
Bütün karar vericiler, taraflar; başka canlılar, çocuklar yokmuş gibi, gelecek kuşaklar olmayacakmış gibi sürdürdükleri bu bencil davranışlarından umarım vazgeçerler. Unutulmamalıdır ki; kararı bizim neslimiz verecek. Ve bu karar bütün nesillerin geleceğini etkileyecektir.