GÖNLÜMDEKİ DUYGULAR
Değerli okur, Yaşar Oray Eğin’in yazısı beni oldukça etkiledi. Onun fikrini destekliyorum. Aşağıya alıyorum.
Benim Kürt kardeşlerim, kelebek etkisini hiçbilir misiniz? Amazon ormanlarında kanat çırpan bir kelebek Amerika’da kasırgaya sebep olabilir. Dünyada her titreşim ortaktır. Bütün yaptıklarımızın bir başka paralelde karşılığı vardır. (Halk doğrunun yardımcısıdır.)
Ortadoğu alevler içindeyken bundan Türkiye’nin etkilenmemesi, dünyayı kasıp kavuran değişim rüzgarlarının Türkiye’yi teğet geçmesi beklenebilir mi? Belki kaçınılmaz olan ertelenebilir, belki halının altına süpürülerek zaman kazanılabilir ama doğanın bir akışı varsa bunun önünde hangi irade durabilir.?
Dünyada sınırlar değişiyor, haritalar baştan çiziliyor. R00;Bu gün görmezden gelebilirsiniz, “Kürtler terör kartını oynuyorlar” diyebilirsiniz. Hala Türkiye’nin Kürtleriyle, kürt siyasetçilerle PKK’yı bir tutma kolaycılığına kaçabilirsiniz. Ama ne kadar çabalarsanız çabalayın Türkiye’nin Güneydoğusundaki haraketlenmeyi görmezden gelemezsiniz. “kart-Kurt” sözünden “Kürt realitesi tartışmalarına” kadar çok hızlı yol aldı Türkiye. Şimdide Güneydoğu konusunda yeni bir aşama kaydetmek üzere artık dönülmez bir noktaya geldik.
Gördük ki Yüksek Seçim kurulu’nun, yani statükosunun bu ırmağın akışı durdurma girişimi ellerinde patladı. Bunca sene rejiminin baskısıyla susturulan, hiç bir talepleri karşılık bulamayan, sesleri duyulmayan “Kürt kardeşlerimiz” sürecin bildiğimiz ezberlerle ilerlemeyeni kanıtladılar.
Türkiye’nin çok kısa süre içinde fiili iç savaş haline dönüştürebileceği tehlikesi YSK krizinin hızlı aşılmasında etkiliydi. Keşke “Benim Kürt kardeşlerim” şiddete başvurmasaydı.. peki bu insanlara hayatta seslerini sadece şiddetle duyurabileceklerini, istediklerini sadece şiddetle alabileceklerini öğreten sistemin hiç mi suçu yok? Meşru yollardan yapılan bütün girişimleri yıllarca reddedilmiş, milletvekilleri geçmişte kafalarından arabalara zorla sokularak hapse yollanmış, hoyratça terbiye edilmeye çalışılmış bir halktan bahsediyoruz.
BDP gibi eksiklerine, yanlışlıklarına, amatörlüklerine rağmen demokratik ve nispeten ılımlı bir çizgide ilerleyen bir partiye bile tuzak kurmaya çalışılıyorsa ne denebilir? Şiddeti savunmak, yapılan eylemlerin, terör kartını kullanmanın haklılığını savunuyor değilim elbette. sadece artık Türkiye Cumhuriyeti’nin ve devletin de karşı kart olarak empatiye başvurması gerektiğini düşünüyorum. Aynı şekilde BDP yöneticileri de Beyaz Türklerin desteğini kaybetmemek için dikkatli davranmalıdır.
Türkiye’deki gazetelerinde gözünden kaçmış olmalı. New York Times’ta Diyarbakır mahreçli haberi görünce farkettim. BDP’li bir belediye başkanının oğlu 18 yaşında dağa çıkmaya karar veriyor, örgüte katılıyorR00;“Baba bak bütün demokratik yolları denediniz, bütün hepsi tıkandı, bu şekilde bir çözüm bulunamıyor” diyerek evi terk ediyor...
Başkan yıllardır oğlundan haber alamıyor. “Ama en azından özgürlük için savaşıyor” diyor.
İnsanları dağa çıkmaya mecbur bırakan, onları silahlanmaya motive eden bu ruh halini, bunun sakıncalarını tartışmalıyız.
Aynı şekilde artık “Kürtlerle bir arada yaşamak zorunda mıyız” sorusundan da kaçmamalıyız. Bunun da bir rest, “Benim Kürt kardeşlerime” karşı bir koz olarak değil, yine empatiyle (Onun yerinde olmak) yapmalıyız.
Türkiye’nin bölünmemesini savunan benim gibi pek çok insan kürtlerin de bu toprakların bir rengi, bir parçası olarak varlıklarını sonuna kadar sürdürmesinden yana.
Fakat son zamanlarda tamamen kürt meselesinden bağımsız bir soru da beynimde dolaşıyor; İnsanın vatanı, doğduğu kara parçasına ait midir, yoksa kendisini ait hissettiği yer midir...
Türkiye’nin kürtlerinin belli bir bölümü artık bu toprakların kendi vatanları olduğunu düşünmüyor belli ki kendilerini ülkesiz hissedenlerin taleplerine, kaygılarına da kulak kabartılmasının artık zamanı değil mi?
13 Haziran 2011 günün öncelikli gündemi de bu olmalıdır. “benim Kürt kardeşlerim” Türkiye’nin artık daha fazla halının altına süpüremeyeceği, geçici çözümlerle geçiştiremeyeceği bir meseledir.
Irak toprakları üzerinde ABD tarafından oluşturulmuş olan özerk kürt bölgesi Türkiye’de yaşayan “Benim Kürt kardeşlerimi” kışkırtmasın. İsteyen o bölgeye gider yerleşir. Fakat Türkiye içinde sözde bayraklarını açmasınlar Türk bayrağına saygıda kusur etmesinler. Bayrak yakan, İstiklal Marşı’mızı söylemeyenler, Andımıza saygısı olmayanlar başka kapıya Diyarbakı’ı, Hakkari’yi geçemezsin. Çanakkale neyse orası da Türkiye Cumhuriyeti topraklarıdır. Bunu aklınızdan çıkarmayın.