DR.SAMİ TANDOĞDU, CHP İLE İLK ÇIKAR MASINI YAPTI
DR.SAMİ TANDOĞDU, CHP İLE İLK ÇIKAR
MASINI YAPTI
Fatsa’daki ismi ile Dr. Sami ilk çıkarmasını Kumru’da yaptı. Yakın korumaları Ateş Mehmet Cevahir ve Ertuğrul Sönmez’i yanına aldı. 11 otomobilde 43 kişilik çekirdek kadro ile Kumru’ya çıkarma yaptı. Kumru’da büyük bir coşkuyla karşılandı. Kumru’lular oğlu ölen adamın, oğlunun arkadaşını bağrına basması gibi Dr. Sami Tandoğdu’yu bağırlarına bastılar. Bu manzara Dr.Sami Bey’in yakın korumalarının ve çekirdek kadronun şaşkınlığına sebep oldu! Kendi aralarında acaba CHP Ordu bölgesinde üçü çıkarabilir mi sorusunu akla getirdi.
Aman dikkat! Seçim yalnız Kumru’da olursa haklısınız ama Ordu’nun başka ilçeleri de var.!! Gerçi Dr. Sami Bey eski kurttur. Anası Ünyeli olması hasebi ile Ünye cenahına varınca benim adım İdris Sami iki ismin avantajı diye nara atıyor, bu da onun avantajı. Ünye’deki bazı AKP oylarını da talan edebilir. Kendisi dindardır, CHP’de haccetmiş ender insanlardan biridir. Böyle diyorum ama dini, hacılığı siyasete alet edenlerden değildir. Konuşurken falan ayetten filan hadisten bahsederek fors yapmaya kalkmaz.
Yakın koruması Ateş Mehmet (Cevahir) memleketinin ilerici çağdaş delikanlılarındandır. Dr.Sami vekil olunca ben Fatsa’da senfonik mevlit dinletisi yapacağım diyor. Fakat 325 korist, bir bas, bir tenor, bir soprano bir de şef orkestrasıyla beraber 425 kişi oluyor. Bunların istihdam edilmesi Fatsa’da imkansız. Ateş Mehmet’i bu olay düşündürüyor. Eğer başaramazsa Durmuş hocayı B planı olarak saklıyor. Durmuş hoca senfonik mevlidi dinlemiş. 425 kişi davul, zurna, keman, kırnata ile hep bir ağızdan söylemiş. Büyük bir uğultu çıkarmışlar, bu mu mevlit diyor. ben tek başıma onlardan daha iyi okurum diyor.
BUGÜN 23 NİSAN BUNLAR NE BİÇİM
İNSAN?
Devletin valisi vardı. Devlet onu memlekete faydalı olsun diye Ordu’ya gönderdi. Bir sürü yapılacak iş vardı. Devlet ona da vali konağı tahsis etti. yanına onlarca yardımcı verdi. makam araçları vs. emrindeydi. Peki o ne yaptı? umumi helalarda ayakta işemeyi yasak etti.. Peki öncelikli görevi bu muydu? Dikkat edin bu değildi ama bir yerlere işaret veriyordu!! Birilerine emrinizdeyim diyordu!! Bu bir AKP valisiydi.
Geçenlerde bir imtihan oldu. Bir şifre sözkonusu idi. Doğrudur eğridir bilmem. Bir milyon yedi yüzbin kişinin istikbali söz konusu. Bu işlerin en tepesindeki adam bir profesör ve birden bire bu profesörün yaşam biçimi ortaya çıktı. Profesörlük tezini bir başka Alman
profesörün tezini çalarak vermiş!! (Kibarcası intihal)
Yaptığı bütün imtihanlar şaibeli. En son yaptığı ÖSYM, YGS, KPSS’den sonra ALES diye bir imtihan var o da yanlış çıktı. Burada ne anlıyoruz? adam kendisi intihal (kabacası başkasının fikrini çalma) ile profesör olmuş. Bu adamın açıklamalarına tatmin oldum diyen Cumhurbaşkanı’da, Başbakan da kefil oldu. Sonra adam yaptıklarında sehven yanlışlık olduğunu itiraf etti. Cumhurbaşkanı ve başbakan’ın tatmin olmasının kıymeti hasbiyesi ne oldu? Yani bu memlekette adam kıtlığı mı vardı da böyle adamlara böyle önemli işler verildi? AKP bu adamları nereden seçer bilmiyorum!!
Eskiden (28 şubat sırasında) bir kaymakam vardı. Birden bire dindar kesildi. Necati Sezgin hocayı gördüğü yerde öperdi. Daireye seccadesini götürürdü ve görünür yere dini kitaplarını koyardı. Bir cami açılışıydı, caminin ortasında bir dini konuşma yaptı. Cemaat gözyaşları içinde. mübarek El-Ezher Üniversitesi’nden yeni gelmiş din alimi !! Eğer öğle namazını kılmayı biliyorsa şerefsizim. Ben de orada Emniyet Müdürü ile beraberim. O da öğle namazını hayatta kılmamış. hem de abdesti bile yok, namaza durdu. Öyle ya 28 Şubat zamanı birbirlerine ben de sizdenim mesajı veriyordu. Cami, namaz hikaye!! Bu adamlar AKP hatası değil imalat hatası.
Bunları neden yazdım? 23 Nisan Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çocuklar bu devlet büyüklerinin makamına temsili olarak oturtuluyor, bu çocuklar yarın bu ülkeyi yönetecekler. İnşallah geçici olarak oturdukları makam sahipleri gibi olmazlar!!!
BEDRİ BAYKAM VE MÜSLÜMANLIK İLE
İNSANLIK MEVZUU..
Bedri Baykam’ın bıçaklanma olayını TV’de gördük, dehşete kapıldık. Gazeteler ve TV’ler hemen arabaya alınmayan Bedri bey’in görüntülerini verdi. Saçı başı dağılmış, iriyarı bir adam. Pantolon uçkurunu sıyırmış yoldan geçenlere bir yerini göstermeye çalışıyor. İnsanlar ne bilsin onun Bedri Baykam olduğunu. Ben olsam ben de arabaya almam. Eli uçkurunda iri yarı bir adamla aynı ortamda olmak istemem ne
olur ne olmaz!!! Öyle değil mi?
Peki o arkadaşları ile beraberdi. O sanatçı, laik, ilerici, hümanist heykelci arkadaşları Bedri’yi neden kapıp hastahaneye götürmediler? Ama olaydan az sonra
beyanat verdiler. İnsanlığın öldüğünü, bu ne biçim müslümanlık vs. gibi göndermeler yaptılar. Korkaklar, insanlığın, adamlığın kendilerinde olduğunu sanırlar. Yoldan geçenler onlar için hep yığındır veya koyun sürüsüdür. Onların bakış açısı öyledir.
Otururlar bir meyhaneye gece yarılarına kadar çalçene vatanı kurtarırlar. Cak cak cak orada ömürlerini geçirirler. Yaşlanırlar veya yaşlanmazlar ölürler. Bu sefer ölüsünü en yakın camiye götürüp imamın önüne atarlar. Neden? Hayatında cami, imam, cemaat görmemiş adamı müslümanların önüne atıyorsunuz. Cenazeyi meyhaneden kaldırsanıza! Neyse, hoca namazı kıldırırken onun arkadaşları gözlerinde siyah gözlük, cami duvarının dibinde yalancı üzüntüyle beklerler. İmam sorar, “ bu mevtayı nasıl tanırdınız, iyi Adem miydi? “ Cemaat hep beraber yalan söyler “ iyi ademdi “. Adamın ölüsü bile zavallı müslümanlara Allah indinde yalan söyletiliyor. Olay bu!
DERİN MEVZUU..
24 Nisan Pazar sabah saat 8.00. Yer, Hakkı Karabacak’ın kahvesi. Yuvarlak masada büyük bir tartışma var. Tartışmacılar Hortlak Süleyman, Şevket Ömeroğlu. dinleyiciler, Ben, ocakçı Osman, garson Ali, Ertuğrul Sönmez bir de Mehmet Cevahir, çekirdek Osman.
Konu derin. Ama öncesinin bir hikayesi var. 1952’li yıllarda Sarı Selami ile Sarı Mustafa’nın annesi Perşembe yaylasındalar. O yıllarda orada kolera salgını çıkar. Yaylayı terketmek yasaktır ama ölüm de ortada kol gezmektedir. Sarı Selami’nin annesi ve Sarı Mustafa’nın annesi henüz bebek olan çocuklarını bir sepete koyar ve ırmağın akıntısına bırakır.
Lafın burasında Ocakçı Osman abi ” o Roma devletini kuran romus ve romulus kardeşleri kurdun emzirmesi hikayesi değil mi? “ der. Hortlak Süleyman “ oğlum, lafın sonunu beklesene “ dedi ve devam etti. Sonra Şevket Ömeroğlu’na döndü. Sepetlerin biri Çatak’ta, diğeri de Kiski Mahmut’un köyü Göller’de karaya vurmuş. Bu bebeklerden birini çakal emzirmiş diğerini koyun emzirmiş. “ Söyle Şevket! hangisini koyun, hangisini çakal emzirmiş? “
Şevket, Hortlak Süleyman’a sertçe baktı. “ Beyefendi! adamların tipine baksana, ikisini de çakal emzirmiş. Görmüyor musun?” dedi.
Değerli okurlarım, bunun cevabını sizlerden bekliyorum!!!