GÖLGELERİN GÜCÜ ADINA
Eğer yaşamın olağan akışında bir şey alışkanlık halini almışsa o şey daha hayatta iflah olmaz demektir. Örneğin “anne ben dünyayı kurtarmaya gidiyorum” cümle dizinine anneniz “iyi gelirken ekmek de al” diyorsa vay halinize anlamı çıkarılmalıdır. Hele ki de “anne ben evden kaçıyorum” a anneniz “tamam ama akşam erken gel” diye karşılık veriyorsa o an sözün bittiği yerin tam üzerinde oturuyorsunuz demektir.
Günlük hayat neyse de iş hakka hukuka geldiğinde işler daha da bir değişir. Gariplikler olağan gelmeye başladığında Alice Harikalar Diyarının Hisseli Harikalar Kumpanyasında kraliçenin tavşanı olduğunuzun resmidir. Kupa Kraliçesi de dâhil hiçbir iktidar yoktur ki iktidara geldiği en yakın zamanda kendisi muhalefette iken dönemin mevcut eski iktidarından hesap sormasın, yeni dönemin en yeni hak ve hukuk düzeninde eski defterleri yeniden yazılmak üzere açmasın. Çünkü iktidar ya kurucudur ya da kurulu. Kurulu olan bile en nihayetinde sivil darbe tadında kendi sessiz kurucu iktidarını kuracaktır. İktidar denilen full protez dişli canavar kendi şeytanıyla dost, her daim düşmanının düşmanıyla müttefiktir. Gölgelerin gücü adına kâinatın da geçici hâkimidir.
Nitekim tarihte de böyle olmuştur. Öyle ya Devlet –i Aliye ‘ nin bütün hırsı bir tek Hürrem Sultan ‘ da toplanmış olmamalıdır. Farzı misal Orhan Bey arkasından iktidar hazırlıkları yapan oğlu Savcı Bey ‘ in gözlerini oydurtur. Kanuni Sultan Süleyman öz oğlu Mustafa ‘nın yanı başında boğdurulmasına göz yumar. Fatih Sultan Mehmet ‘ in iki oğlundan 2.Beyazıt ile Cem ‘ in mücadelesi Rodos ‘ ta dillere destan olmuştur. Tarihin bir oyunu mudur, yoksa talihin bir cilvesi midir bilinmez ama zaten kardeş katlini yasa şeklinde Kanunname –i Ali Osman olarak çıkaran da bizzat Fatih Sultan Mehmet değil midir? Rivayet odur ki Sultan 2.Beyazıd’ın da oğlu tarafından zehirlendiğine inanılır.
Değil sade Ali Osmanlı’ da bil cümle doğuda batıda durum bundan pek de farklı değildir aslında. Shakespeare ‘in Kral Lear ‘ında da, Akira Kurosawa ‘ nın meşhur bulmaca gözdesi Run ‘ ında da aynı şeyler farklı karakterlerle anlatılır. İzlenen gerçekte hep aynı rol, perde de hep aynı perdedir.
Kanlı iktidar hesaplaşmaları sadece aile arasında olmaz elbette. Bunun askeri darbesi vardır, sivil darbesi vardır, dış devletlerin el altından çıkar amaçlı yaptıkları olur. Hatta yaşı tutmayan Ankaralıların Spor Salonu ile tanıdıkları Lütfi Kırdar da sol görüşlü olduğu bilinen bir vali olmasına rağmen mahkeme salonunda aralarında olmakla itham edildiği dönemin günah keçisi demokrat partili olmadığını ispatlarken kalp krizine yenik düşmüştür. Deniz Gezmiş ve arkadaşları savcının söylemiyle sırf “pişmanız” demedikleri için kütür kütür idam edilmişlerdir. Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu ‘ nun idamlarının gerekli olup olmadığı ise hala çok bilinmeyenli bir denklem gibidir. Peki Çerkez Ethem hakikaten vatan haini olduğu için mi yoksa hali hazırdaki rakiplerinin önünü açmak için mi saf dışı edilmiştir?
Yoğun iktidar mücadelesinde bazen karşı tarafın ölümü de yeterli olmaz. Hayat sanatı taklit ettiğinden olsa gerek bir zamanlar kaybeden olan taraf üstünlüğü yani iktidarı ele geçirince tıpkı Tarantino filmlerindeki gibi elinde Hattori Hanzo kılıçlarıyla karşı tarafa kol bacak Allah ne verirse ilk fırsatta hem de en orijinal şekilde girişmelidir. Misal Kırım Hanlığının bir Osmanlı bir Rusya arasında pin pon topu misali el değiştirmesinden sorumlu Kırım Hanı Şahin Giray ‘ ın Rodos adasındaki mezarının üzerine Sultan 1. Abdülhamit döneminde ama bilinçli ama bilinçsiz bilinmez umuma açık tuvalet yaptırılır.
Bu geceleri sabahsız ömrü baharsız iktidar denilen meret iki ucu keskin kılıç gibidir. Bir yanda iki saatte hakkınızda jet mahkûmiyet kararı da verilebilirken, diğer yanda size isnat edilen suçu daha siz öğrenemeden üstelik de içeride tutuklu iken bırakın yargılanmayı iddianamenizin hazırlanması bile seneleri alabilir. Zaman, iki karar arasında Einstein’ ın o meşhur teorisi gibi izafidir. Size de “ne olur söyleyin yasa koyucular bana, bu ceza muhakemesi kitabının yazanı nerde” diye Nilüfer ile düet yapmak kalır velev ki gözünüzün üzerinde kaşınız olmasın. Ama Einstein‘ın kendisinin bile yadırgamayacağı bu durum sorgulanmaktan dahi çıkıp alışkanlık halini aldığında HeMan çoktan kâinatı tümüyle ele geçirmiş demektir. İyi de günahsız Calimero’ yu, acıların çocuğu Clementine‘i ya da geçtik onları dağlar kızı Heidi ‘ yi kim kurtaracaktır? HeMan in kılıcıyla Calimero‘nun gözünü oydurtmayacağını, Clementine‘nin peşine maliyecileri takmayacağını, Heidi‘nin rahmetli dedesinin mezarının umumi tuvalet olmayacağının garantisini de oldu olacak İskeletor mu verecektir? Tüm bunlar ileride anlı şanlı tarih olarak mı anlatılacaktır?
Ahval ve şerait böyle iken Ey iktidar şimdi senden vaz mı geçmeli, yoksa masal olup yola devam mı etmeli, biz senden sorunlu, her daim sana sorumluluk duyduk, her rezilliğine de maalesef alıştık ve anladık ki her şey sensin.