Görüntülenen Sayı: 2077
2803 | Yayım Tarihi: 18 Mart 2011 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » KALP ATIŞLARI

KALP ATIŞLARI


Facebook'ta Paylaş

Bir devleti kurmak kimi zaman silah gücüyle mümkün olabilir. Kim bilir; belki bir süre başarılı da olabilir.
Ancak o devletin çatısı altında yaşayan toplulukları, ortak değerler etrafında buluşturamazsanız, kurduğunuz devletin sonu yakındır.
Toplulukların birbirleri arasında ortak tarihi, ortak acıları, ortak nağmeleri, ortak sevinçleri ve ortak yaşam tarzları yoksa bunun anlamı kısa ömürlü devlettir.
Tüm bu ortaklıkların üst başlığında “millet” kavramı vardır.
Artık günümüzde “millet” denince biyolojik anlamda aynı kanı taşımak diye bir durum söz konusu değildir.

Yaşam biçimlerindeki ortaklıktır önemli olan…
Bir toplum; bir olaya beraber üzülüyor ve beraber sevinebiliyorsa o iş tamamdır artık…
Dil, tarih, coğrafya, din, gelenek ve göreneklerde kalp çarpıntıları birlikte gerçekleşmelidir.
Günümüz modern yönetimlerinde laiklik çatısı altında din ve devlet, birbirinden soyutlanmıştır. Öyle de olmalıdır. Zira tartışılamayanı, tartışılanla aynı kabın içine koymak, geçmişte çok büyük sorunlara yol açmıştır.
Ancak bu durum, bir milletin mayasını oluşturan en önemli unsurlardan birinin din olduğu gerçeğini de değiştirmez.
Özellikle duygusal beslenmelerde din olgusunu inkâr etmek mümkün değildir.
Vatanı savunmak inançla ilintilidir. İnancınız yoksa direnciniz de olamaz.
Başta Çanakkale Zaferi’miz olmak üzere tarihte verdiğimiz çetin sınavlarda hangi olgunun bizi güçlü kıldığını çok iyi biliyoruz.
Anadolu’nun kavruk delikanlıları “Allah Allah!” nidalarıyla atıldılar ölümün kucağına…
Askerimize “Mehmetçik”, ordumuza “peygamber ocağı” demişiz.
Bu güne kadar din; milletimizin hayatında çok önemli bir yer tutmuştur.
Varsayalım ki; din kavramını bu insanların hayatından çekip aldınız. Ortada “millet” diye bir şey bulamazsınız.
Dil de öyledir. Çünkü “insanlar, kelimelerle düşünürler.” O nedenle kelimeleriniz de ortak olmalıdır.
Kimi büyüklerimiz dilimiz için “anamızın ak sütü” demişlerdir. Eğer ortak bir diliniz yoksa halk ozanlarınız, milli şairleriniz, hikâyeniz, romanınız, tiyatronuz, sinemanız da olmaz.
Yani ortak bir edebiyattan söz edemezsiniz. Acılarınızı, mutluluklarınızı sağlıklı haykıramazsınız. Daha vahimi, birbirinizi anlayamazsınız.
Çeşitli teknolojik gereçlerin de etkisiyle okumaya, konuşmaya ve yazmaya üşenen bir nesil geliyorsa geriden, oturup kaygı duymanın zamanıdır artık…
Dilini rafa kaldırmış bir kuşağa neyi, nasıl ve hangi kelimelerle anlatacaksın?
Yeterince zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Eğer bu ülkenin etkin noktalarında bulunanlar, günlük koşuşturma ve didişmelerden başlarını kaldırıp olayın bu yönüne bakmayı akıl edemezlerse, günün birinde hangi önlemleri alırlarsa alsınlar çok geç kalmış olacaklar.
Çünkü ihmal ettiğiniz o boşluğu, birileri sizden izin almaya gerek duymadan çoktan doldurmuş olacaktır.
Elbette işe eğitimden başlanmalıdır.
Ama hangi eğitimden? Sınavdan sınava koşturulan çocuklarımızın içinde debelendiği bir eğitimden söz etmiyoruz tabi ki…
Günümüzde eğitim, başarılı uygulamalarla bir sektör haline gelmiştir. Ancak “verimli” hale gelememiştir.
Anahtar soru şudur: Para kazanmak mı, insan yetiştirmek mi?

Kalp atışlarımızın “ortak” olması dileğiyle…
HOŞÇAKALIN

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.