KADINLARIMIZ !
8 Mart’ta, tüm Dünya ülkelerinde, Dünya Kadınlar Günü kutlandı. Sadece bir ülke bu anlamlı günü pas geçti. Hadi bilin bakalım hangi ülke bu? Tabi ki Türkiye! Neden mi? Cevap aslında oldukça basit. Çünkü bizim ülkemizde erkek kılığına girmiş, ‘AYI’ oranı oldukça fazlada ondan. Çanakkale’de, Giresun’da ve Antalya’da kadınlar eşleri tarafından, tam da 8 Mart’ta katledildi. Şimdi gel de bu ülkede Kadınlar Gününü kutla. O ayılara sesleniyorum arkadaş bari bir gün sabretseydiniz ya! Komik oldu değil mi bu isteğim? Ayı ne anlar Kadınlar Günün’den!
Bu üç ile baktığımız zaman hepsi de denize komşu iller. Yani refah düzeyi üst sınırda olması gereken noktalar. Ama buralarda bile maalesef kadının hiçbir önemi yok. Diyeceğim ki adamlar aşırı muhafazakar, o da imkansız çünkü Kur’an-ı Kerim kadar, kadın hakkına önem veren kutsal bir kitap yok. Araplar, kızlarını diri diri gömdüğü dönemde inmiştir, Kur’an-ı Kerim. Ve kızlara yapılan zulmü tamamen yasaklamıştır. Hatta miras konusunda erkekler kadar hak vermiştir kadınlara. Aslına bakarsanız, şuan seçmen ağırlıklı olarak muhafazakar kanadı desteklemekte. Son 2009 Yerel Seçimleri’nde, muhafazakar sayılacak üç partimiz (AKP-MHP-SP) %60 oranında oy aldılar. Yani bu seçmen kitlesine bakınca, Kur’an-ı Kerim’i idrak etmiş olmaları gerekiyor değil mi? Ama ne yazık ki istatistikler tam tersini söylüyor. Şimdi sıkı durun sizinle çok önemli bir istatistik paylaşacağım. Son 7 yılda kadın cinayetleri ülkemizde %1400 arttı! Türkiye, kadına yönelik şiddette dünya birincisi olma yolunda hızla ilerliyor. Bu da şunu gösteriyor; biz İslamiyet’i anlayamamışız. Çünkü İslamiyet hoşgörü dinidir. İslamiyet sevgi,aşk ve muhabbet dinidir. Gönlünde Allah aşkı ve sevgisini taşıyan bir insan, bir kadına nasıl kıyar? Bunu benim aklım, mantığım almıyor. Cennet, yani varılacak en güzel yer kimin ayaklarının altında olduğunu nasıl olur da unuturuz? Kanla sulanmış bu vatan topraklarında hala gezebiliyorsak özgürce, bunda kimlerin emeği var biliyor musunuz? Nene Hatun’un, Kara Fatma’nın emeği var,kanı var. Ve şehit düşmüş binlerce kahraman askerlerimizin anaları, bacıları, hanımlarının göz yaşları var. Bu sebepten ötürü, lütfen artık aklımızı başımıza devşirip, kadınlara yapılan vahşetin hiçbir şeyin çözümü değil, aslında sorunların başlangıcı olduğunu idrak edelim. Yoksa şu kısacık ömrümüzden sonrası, bizim için çok ama çok acı olacak. Bu iş üniversiteye gitmekle, modernim demekle veyahut ben muhafazakar yapıdayım demekle olmuyor. Ne üniversiteliler,ne aydınlar, ne muhafazakarlar eşlerine hiç acımadan katletti hepimiz biliyoruz. Onlara gözümüz gibi baktığımız günler inşallah gelir. Unutmayalım ki onlar çok kıymetli. Yazımı Nene Hatun’un kendi ağzından anlattığı bir anıyla bitiriyorum. Esenkalın!
‘ Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim kollarımın arasında o gece öldü. Sabah minarelerden ‘Moskof Aziziye’ye girdi’ haykırışlarını duyunca, kardeşimin alnından öptüm ve ‘Seni öldürenleri, öldüreceğim!’ diye and içtim. Yavrumu Allah’a emanet ettikten sonra abimin tüfeğini ve satırını alarak dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye’ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman! İleri atıldım. Dadaşların arasına karıştım. Satırım durmadan inip kalkıyordu!’