ZORAKİ KRAL (THE KİNG'S SPEECH)
Son zamanlarda sinemaya gitmeye pek fırsatım olmadı. Nedense pekte ayağım çekmedi, sinemaya. Bu hafta sonu Ankara’ya gitmem icap etti. Bende bunu bahane ederek gideyim artık dedim sinemaya. Ama tereddütte kaldım hangi filme gitsem diye. First Apart Otel’ine Saim Ağabey (Altunbey’i) ziyaret ettim, sinemaya gitmeden. Sohbet ettikten sonra ona sordum hangi filme gideyim diye. Aşk Tesadüfleri Sever filmi ile Zoraki Kral arasında karasız kalmıştım. Saim Ağabey kesinlikle Zoraki Kral filmine git dedi. Bende zaten eşim olmadan ne yapayım romantik filmde dedim ve Zoraki Kral’a gittim.
Aslında İngiliz Kraliyet’i ile ilgili filmler, her zaman boğmuştur beni. Bir de Avatar filmi, Oscar alamadığından bu yana Akademiye’de öfkeliydim ama yine de Saim Ağabey’imi kıramadım. İyi ki de kırmamışım onu ve gitmişim Zoraki Kral’a. Tom Hooper yönetmen koltuğunda harika bir iş başarmış. Hiç filmini izlememiştim kendisinin. Bunun sebebini, onu araştırınca anladım. Kendisi otuz yaşlarında daha gencecik bir yönetmenmiş çünkü. Altıncı filminde Oscar alması, onun gelecekte ne kadar parlak bir yönetmen olacağını göstergesi. Senaryo ise oldukça çarpıcıydı. Belki gerçek bir hayattan alıntıydı film ama bu şekilde hazırlanmış ne berbat filmler izledik, saymakla bitmez. Bu sebeple, Senarist David Seidler’i de tebrik etmek lazım. En ciddi filminde o da Oscar’a kavuştu.
Peki oyunculuklara ne demeli? Bu kadar karanlık, hep iç mekanlarda geçen ve 1900’lü yılların başını yani en kasvetli dönemi anlatan bir filmi ancak böyle iki isim parlatılabilirdi. Kim mi bu isimler? İlk Oscar’ını bu film ile alan Colin Firt ve 1993 yapımı Shine filmi ile Oscar’a uzanan, Geoffrey Rush. Colin Firt kekeme Prens 6. George’u oynarken, Geoffrey Rush onun konuşma terapisti rolünde. Ben çok film izledim ama ikili rollerde bu kadar iyisini görmemiştim. Sanki karşımda Lorel-Hardy vardı. Bu kadar kıvrak zeka ürünü espriler, bu kadar iyi mimikler, son zamanlarda hasret kaldığım görüntülerdi. Öyle seri cevaplıyorlardı ki birbirlerini, bazı yerlerde alt yazıları kaçırdım. Sırf bu sebepten ötürü bile Oscar analarının ak sütü gibi helal olsun.
Konusu ise; İngiliz Kralı 5. George’un oğlu olan kekeme Prens Bertie, bu problemini bir türlü yenememektedir. Bu onu oldukça yaralamaktadır. Eşi ve İngiliz halkı, bu duruma oldukça üzülmektedir. Onlarca terapiste gitmesine rağmen, bir türlü bu sorunu çözememiştir Prens. En sonunda eşi (Queen Elizabeth), konuşma terapisti Lionel ile anlaşır. Çok farklı yöntemleri olan Lionel ile Prens George arasında, atışmalı, tartışmalı bir serüven başlar.
Başarının, inanç, azim ve çalışmaktan geçtiğini gösteren bir film, Zoraki Kral. Bana bu film Robert De Niro ve Cuba Goodin Jr.’ın başrollerde oynadığı, Onurlu Bir Adam (Man of Honor), filmini hatırlattı. Eğer bu filmi izleyip beğendiyseniz, aynı tadı Zoraki Kral filminden alabilirsiniz. Hepinize iyi seyirler!:)