VAROLAMAMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
VAROLAMAMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Teoman ‘ın bir şarkısında da bahsettiği meşhur Çölde Çay filminin bir sahnesinde asil beyefendi karşısındaki hanımefendiye nazikçe sorar “soyadınızı öğrenebilir miyim” diye. Kadıncağız cevap verdiğinde beyefendinin yüzü ekşir ve “ben eşinizin değil, sizin soyadınızı sormuştum” diye tekrarlar sorusunu. Bu sefer bayan babasının soyadını söylediğinde beyefendi “hayır hayır ben babanızın soyadını da sormadım, ben sizin soyadınızı soruyorum” diye karşılık verir.
Doğrudur kadının aidiyetlik anlamında bir soyadı yoktur aslında. Hatta Duygu Asena ‘ nın bizzat adlandırdığı gibi “kadının adı da yok”tur. Kadın ikinci sınıf olmasa da birinci sınıf olarak da kabul göremez bir türlü. Öyle arafta bir yerlerdedir kadınlık gururu.Tüm dünyada senede bir gün kadınlar günü olarak kutlanır o da laf olsun torba dolsun niyetine. Oysa ebeler haftası da kutlanır bizde, orman haftası da. Aynı ormana baltalar elimizde uzun ip belimizde diye şarkı da ithaf edilir, birine kızınca aynı ebeye iyi niyetler de iletilir. Kadına şiddeti önleme haftası ise neredeyse kadına şiddet haftası tadında anılır şakayla karışık trajikomik bir biçimde. Keza bakınız bir İlahiyatçı Profesör hocamız zinhar dekolte giyen kadına tacizi de hani neredeyse yeri geldiğinde tecavüzü de mubah sayan bir açıklama daha doğrusu gaf yapmış. Kendi deyimiyle, insan elinin hamuruyla hukuk işine karışınca işte eksik etek bu olsa gerek iş bu boyutlara varmış. Şimdi hocam sen bilirsin şüphesiz ilim irfan az biraz da fıkıh, feraiz de zatı şahanelerinin kıta avrupası hukuku ile işi ne ? Burası Mısır mekan da El Ezher olsa hadi belki ortam kaldırır ama yine yüzyıl kurtarmaz gibi sanki be hocam. Bir de sözde hukuka uygunluk nedeni bulmuş kendine. Yani diyor ki anahtar kelime dekolte. Tamam da kime göre dekolte? Pamela Anderson da giyer dekolte, Hülya Avşar ‘ ın da giydiği dekolte, hatta az biraz sıksanız Kezban Hatemi’ nin giydiği de dekolte. İş ki er kişi hoca misali niyeti bozmaya görsün. Anlaşılan asıl bazı kafalar haylice dekolte.
İşte bu yüzden bir kadın Mustafa Kemal Paşa’yı iki kez sevmeli belki de. Sadece kendi ülkesinde yabancı bir dil konuşup sözde hâkim güç diye anılanlara uşaklık etmediği için değil aynı zamanda bir erkeğin arkasından değil yanından da yürüyebilme şansını elde ettiği, çalışabildiği, bizzat kendi boşanmayı talep edebildiği kısacası var olmanın dayanılmaz hafifliğini elde edebildiği için sevmeli en çok da Mustafa Kemal Paşa ‘ yı. Afife Jale’ yi ,Bedia Muvahhit ‘i sahneye, Sabiha Gökçen’ i gökyüzüne Türk kadınını göklere çıkardığı için sevmeli saymalı. Keza şimdiki zihniyetle, bu gibi bir takım talihsiz ve şuursuz beyanatlarda bulunan akıl değmemiş başlarla ve kendisine rahmet okutan bir takım adli tıp raporlarıyla türk kadını bırakın gökyüzünü yerin yedi kat dibinden hatta magmadan beri gelemezdi herhalde.
Bizde Kırk Haramiler ‘den hallice asmak, kesmek, kelle uçurmak, hırsızlıktan altın vurmakta her şey fersah fersah tam gaz ileri , iş kadın haklarına gelince Mehter Takımı gibi iki geri bir ileri. Dünya varsın kadının soyadını tartışadursun bizde bugün kadının bir adı hadi onu geçtik aynı kadının bir kedisi bile yok.