DEKOLTE VE KADIN
İnsanlar ezberlenip geçilmiş sınıflarla unvan sahibi oluyorsa, ya da o unvanlar, hiç hak etmeyen kişilere veriliyorsa, bunun tam tersi olan unvan sahibi hocalarımıza haksızlık oluyor. Öyle ya bir kısmı, ne öğrendiğini bile bilmeden ezberliyor, düşünmüyor, tartmıyor, sözlerinin nereye gideceğini hiç hesaplamadan atıp tutuyor. Kimisi de insan üstü bir çabayla gerçek bilim insanları yetiştirmek için canla başla uğraşıyor. İki tür akademik kariyer insanını aynı kefede değerlendirmek olmaz.
Ne demiş bir ilahiyat profesörümüz, tecavüzler konusunda, ‘Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim sen dekolte giyinirsen, bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra, sonucundan şikâyet etmen makul değildir. Bu konuda suçu işleyenleri savunduğum anlaşılmasın. Elbette işlenen suç son derece iğrençtir. Lakin bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler giyinen kadının da etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Bu konuda tabii ki erkek suçludur, ama kadının da suçu göz ardı edilirse meseleyi çözümde yanlış adım atmış oluruz. Bu olayda her iki taraf da suçludur;’ Yani kadın dekolte giyerek, erkeğin onu taciz etmesine ortak oluyor, ya da tecavüz etmesine, hernekadar kendisi bunun tecavüz değil, taciz olduğunu iddia etse de, bir fark yok. Ya da, kendi söylediği akıl ve mantık dışı yaklaşımın sonuçlarının, insanları neye ittiğinin, anlatım açısından pek bir farkı yok.
Saygıdeğer bilim insanımız, üstelik İslam Hukuku alanında profesör olan bir din adamı, kadınların dekolte giyimlerinin, erkekleri kötü şeyler yapmaya sevk edeceğini, baştan çıkaracağını açık ve seçik olarak söylemektedir. Dekolte giyen bir kadın varken, bir erkeğin taciz eylemine yönelmesi gayet normal bu profesöre göre. Peki bu dekolte kavramını kime ve neye göre belirleyeceğiz. Sokaktaki sıradan bir insana göre dekolte, belki biraz diz üstü olabilir, ya da kolsuz bir elbise, ya da hafif açık yakalı bir bluz. Oysa televizyon ya da sinema dünyasında yeralanlara, ya da yazlık bir mekanda yaşayanlara, turistlere göre de, kısa şort giymek, askılı bir bluzla gezmek yada kısacık bir elbise giymek dekolte gelmeyecektir. Dekolte kavramı zamana, mekana, kişiye, giyim tarzına, yaşam tarzına göre fazlasıyla değişecektir. Bazısı için ayak bileğinin görünmesi, vücut hatlarının belli olması bile dekolte sayılabilecek, bazısı içinde saçından bir tutam, ya da ellerinin görünmesi bile dekolte olacaktır. Böylesine ucu açık bir kavramın, daha doğrusu insanların giyim tarzının, yaşam tarzının, birilerini suç işlemeye teşvik ettiğini ve bu suça ortak olunduğunu söylenmesi akla hayale uymaz bir yaklaşımdır. Bu sözün dişi kuyruk sallamazsa, erkek bir şey yapmaz söyleminden hiçbir farkı yoktur. Böylesine hem kadını, hem erkeği alçaltıcı bir düşüncenin, bir üniversitede eğitim veren, üstelik din adamlarını yetiştiren bir eğitim kurumunda sarfedilmesi, onun yetiştirdiği öğrenciler açısından hayra alamet değildir.
Mesele, bu kişinin kafasındaki sağlıksız düşünceleri, yetiştirdiği kişilere aktarması, ya da aynı şekilde düşünen kişilerin sayıca artmasıdır. Bu düşünce yapısında olup da, bunu açıkça dile getirmeyen insanların sayıca artması belki de bu hocayı böyle rahat bir söyleme itmektedir. Ortamın, zamanın ve mekanın, kendi düşünce yapısıyla benzeşen insanlarla, ortak bir zeminde buluştuğu duygusuna kapılmıştır. Beni asıl korkutan budur. Yoksa, bir adamın çıkıp da böyle bir söz sarf etmesi, akıl ve mantık dışı deyip, konumu gereği ne gerekirse yapılacak ve bırakılacak bir konudur. Fakat mesele, sadece onun söylemleriyle geçiştirilecek kadar basit değildir.
Mesele, kadınların giyimlerinden dolayı yargılandığı, dekolte giyindi diye, en iğrenç saldırılara maruz kalmayı hak ettiği, bir düşünce sisteminin, yayılma tehlikesidir. Biraz önce söylediğim gibi, neye göre, kime göre, değişeceği bilinmeyen bir giyim tarzının, suçlayıcı bir biçimde dile getirilmesi, erkeğin saldırgan davranışlarının kadın bedeninde aklanmasıdır. Kadını, yakılacak cadı kılığında gören bir zihniyetin dalgalanmasıdır. Erkeği, bir kadına cinsel anlamda saldırdığı anda bile masum görebilecek bir zihniyetin yayılmasıdır, korkutucu olan. Kadını, belli duvarlar, belli kalıplar ve belli zihniyetlere hapsetmenin ayak sesleridir. Erkek egemen yapının, erkeğin günahlarından kadını sorumlu tutma ve nefsine sınır koyamayanların, kadına sınırlar koyma yaklaşımıdır. Bu söylem, yarınları karanlık günlere taşıma söylemidir. Kadını, erkeğe yanlış yaptırır kaygısıyla, toplumsal yaşamdan çekme ve evlere gönderme yaklaşımıdır.
Bu yüzden, öyle es geçilecek türden, sağlıksız bir yaklaşımdı diye unutulacak türden bir söz değildir bu hocanın söyledikleri, unutmayalım ve insanlığımıza sahip çıkalım.