GÜNDEMDEN SATIR BAŞLARI!
LİDERLER FATSA’DA; Geçtiğimiz hafta içi Fatsa, Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Halkın Sesi Partisi Lideri Numan Kurtulmuş’u ağırladı. İki lidere de ilgi iyiymiş. Fatsa halk olarak kalabalık yerleri sever zaten. Mesela, bir inşaatın temel atma işlemleri, en çok burada heyecanla ve kalabalık bir güruh halinde izlenir. Yani liderlerimiz çok doğru bir durak bulmuşlar kendilerine. Fatsa’da seçim temellerini atmak, bence bu anlamda çok mantıklı. Sayın Tayyip Erdoğan’ı ve Devlet Bahçeli’yi de en yakın zamanda gelmesini, ‘heyecanla’ bekliyoruz!
GİTTİ KOCA ÇINARIN DALLARI; Yazmayayım kötü şeyler diyorum ama ne çare. Malum inşaattan, elektrik kabloları çınar ağacımıza çekildi diye bir yazı yazmıştım. Yapmayın etmeyin dedik ama kim dinler Selim’i. Sanki nazire yaparcasına ikinci bir kablo daha çekmişlerdi çınara. Sonra bu da yetmedi inşaatı engelliyor diye ağacın dallarını kestiler. Şimdi belediyede haklı tabi müdahale edememekte. Parti liderin heykele ucube deyip, yıktırma kararı aldırırsa, sende paşa paşa bu olaya göz yumarsın.
MUHTEŞEM YÜZYIL; Bir dizi ülkede ancak bu kadar ses getirebilirdi. Her şeye duyarsız kalan toplumumuz, nedense televizyonda ki bir dizi için etrafı yangın yerine çevirdiler. Anlayın işte televizyon hücrelerimize nasıl sirayet etmiş. Okullu bir televizyoncu olarak, dizi de çok artı ve eksi yönler gördüm ama tarihe pek bağlı kalınmadan yazıldığı ise gayet açkı ve netti. Zaten dizi başlamadan da böyle bir metin geçiyor ekrandan. Bu sebeple onları bundan sorumlu tutmak yanlış olur kanaatindeyim. Yalnız şöyle bir gerçek kesinlikle atlanmamalıydı. Ne bu gerçek? Tabi ki İslamiyet. Osmanlı Padişahları’nın ikisi hariç hepsi Evliya makamındaydı. Bu makamda olan kişilerin kesinlikle özel hayatları, onlara özel kalmalı. Ve Şeriat ile yönetilen bir imparatorlukta, Harem kavramının bu kadar bedbaht halde olması mümkün değil. Senaristlerin en büyük yanlışı bence İslami konularda gerekli desteği almaları. Şunu da söylemeden geçmemem lazım; dizinin son sahnesinde ki Kanuni Sultan Süleyman’ın görüntüsü, gözlerine yansıyan patlama ışıkları ve üzerinden geçen kara bulutlar harikaydı. Yiğidin hakkını yiğide de vermek lazım haliyle.
LİG YENİDEN BAŞLADI; Geçtiğimiz Pazar, Fenerbahçe ile Trabzon arasında harika bir müsabaka oynandı. Bir takım bana beraberlik yeter, diğeri ise yenilirsem biterim diye çıkmıştı karşılaşmaya. Ve Fenerbahçe, seyircisinin rüzgarını arkasına alarak öyle başladı ki maça, rakip oyuncular kolbastı bilmeyen Trabzonlu’ya döndüler. İstemek, arzu etmek ve fitili ateşlemek adlı üç perdeli oyun oynadı, ilk 30 dakikada Fenerbahçeli oyuncular. Ve istediklerini aldılar. Ben bir Fenerbahçe taraftarı olarak yıllardır böylesine istekli futbolcu topluluğu hiç görmemiştim. Hepsine helal olsun. Trabzon ise o ilk devre yaptıkları ile maçtaki yaptıkları arasında, dünyalar kadar fark vardı. Herhalde biz artık olduk dedikleri için bu gaflete düştüler. Eğer seyircisi onları kucaklarsa tekrar ayağa kalkarlar, yok tersi olursa vay hallerine o zaman. Beşiktaş ise Buca maçında, resmen gözlerimizde ki pası silmişti ama tahmin ettiğim gibi, İstanbul B.B. kontratakları ile dağıttı kara kartalı. Bursa Galatasaray’ı yendi ama Bülent Yıldırım’ın gayretiyle. Bence Bursa geçen seneki o ısıran Bursa değil. Kayseri berebare kalmasına rağmen taş gibi bir takım. Bence onların da, Hemşerim Şota ile birlikte bu şampiyonluk yolunda şansları var. Lig daha çok ilginç sonuçlara gebe. Bakalım ipi kim göğüsleyecek?
NE WİKİLEAKS MİŞ BE? Sistemlerin, nasıl bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterdi Wikileaks bize. Kardeş gibi yakın olduğum arkadaşım Murat, Unilever firmasının bilgisayar programın kurmak için Mısır’daydı. Canını zor kurtarmış. Her taraf yağmalanıyordu diyor. Bu dehşet, ilişkilerin nasıl bir yalanın üzerine kurulu olduğunu gösteriyor. Ne demiş atalarımız? Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
DEFNE JOY FOSTER ÖLDÜ: Yok böyle dans programı ile parlatmıştı yıldızını Defne. Ama 32 yaşında ölmek belki de hiç hesaplayamadığı bir şeydi. Üzüldüm tabi ki ama ondan çok sayın ünlülerimizin açıklamalarına üzüldüm. Neymiş efendim çok gençmiş, hayata çok bağlıymış, küçücük bir çocuğu varmış bu yüzden ölemezmiş. Arkadaş, kimin, ne zaman öleceğini Cenab-ı Allah’tan başka kim bilebilir. Bu sebepten şu 8,6 saniyelik ömrümüzü, birbirimizi üzmeden, doğru işler yaparak geçirelim. Hesap ortada bugün varsın, yarın yok….