TÜRK ‘ÜN ATEŞLE İMTİHANI
Bizde durmadan Türk olmanın kriterleri yayınlanır. Kimi antropolojik olarak yok kemik yapısı, yok boy ölçüsü olmadı keskin yüz hatları falan der ama Türk olmanın kriterleri gerçekte çok farklıdır. Yoksa açık ten, düz yanak, bal dudak hikayesi tamamen yalandır.
Bir kere yabancı bir dil öğrenirken azmedip ilk olarak o dilin küfürlü kelimelerini öğrenip kendisi de bir yabancıya kendi dili olan Türkçeyi öğretirken ilk önce güzide küfürlü kelimelerini öğreten insan emin olun saf kan beyaz türktür . Yine elindeki tostun son lokması ile diğer elindeki ayranın son yudumunu birbirine denk düşürebilen ender yaradılışlı kişi sadece türklerden çıkar. Keza bir kavgada kavgaya girecek kadar samimi olup da karşısındaki kavga ettiği kişiyi tanımayan bir tek insan evladı vardır o da türktür. Çünkü kavga “kimsin sen, sen kimsin, asıl sen kimsin be” şeklinde diyalog suretinde sürüp gidecektir.
Hepsini geçin hele bir özellik varsa o insan evladında hiç öyle Orta Asya ‘dan kökene falan gitmeden malum zat-ı şahaneleri kesin Procter and Gamble onaylı bildiğiniz türktür.Gerçek bir türk kendi bildiği hiç hatasız ve kusursuz pırlanta tarihiyle gurur duyandır ancak. Çünkü Türkler başarıya alışkındır. Başarısızlığı bellekten tamamen siler, olmadı tarihi resetler. Misal Preveze ya da Malazgirt bilinir, sayfa sayfa anlatılır da iş İnebahtı‘ya, Ankara savaşına gelince alabildiğine hızlı geçilir. Peki o zaman Andrea Doria‘nın , Romen Diyojen‘in ne günahı vardır? Bir türkün sakalı kesildiğinde o karşıdakine kol bacak girişir. Sokullu Mehmet Paşa misali Kıbrıs ı almışım dahası var mı, yemişim İnebahtısını diye adeta haykırır.
Keza Büyük Taarruz anlatılır ama Eskişehir-Kütahya Muharebesi ‘ nin her ne hikmetse pek de esamesi okunmaz. Yani tarih bize tarihtir. Aslen tarih Napolyon ‘ un de dediği gibi “kazananın yazdığı süslü masaldan başkaca da bir şey değildir”. Ama türk illaki de kendi görkemli tarihini yazmak ister.
O nedenledir ki ecdadını, hünkarını zaaflarıyla görmek istemez. Padişah dediğin film starı gibi olmalıdır. Aynı anda 32 bıldırcın yumurtasını kahvaltıda bir kerede bitirmeli, sabah sporu niyetine Macaristan ‘ dan girip Viyana ‘ dan çıkmalıdır. Bırakın padişahı atası dedesi bile insanüstü güçlere sahip olacaktır. Ata dediğin Dede Korkut Öykülerindeki Bamsı Beyrek gibi mümkünse 9 kaplan gücünde arzı endam etmeli, boş zamanlarını ayıyla pandayla güreşerek zayi etmelidir. Misal Mustafa Kemal Paşa da en büyük ve ölümcül baskınların geldiği bilinen karanlıktan korkmaz , hatta uyumaz,uyuyamaz. Muhtemelen Jetgiller usulü hapla beslenir, yemek de yemez.
Öyle ya Osmanlının devşirme politikası da çok insancıldır. Sabi sübyanlar ana babalarından sadece daha iyi bir eğitim alsın,lüks şartlarda yaşasın diye alınıp evlerinden barklarından edilmektedir. Osmanlının yağmaya dayaklı ekonomisi de bir nevi Turkish Robin Hoodçuluktur. Zenginden alıp besbelli fakir olana vermektedir ganimetleri. Osmanlı Sarayına zorla getirilen kızlar da naz yapmaktadırlar , yoksa kim istemez sarayda gözde köle olmayı? Her gün kavga, didişme, işin yoksa haseki sultan olmaya uğraş, harem ağalarına rüşvet yetiştirmeye bak, bir yandan valide sultan ı idare et rüya gibi adeta. Saray saray değil dersiniz her kızın rüyası Zetina Dikiş makinası. Ayrıca dünya da öküzün boynuzları üzerinde ya zaten. Tutuklulukları kaldırılıp serbest bırakılınca sırra kadem basen Hizbullah sanıkları da kesin geri dönecek. Hatta Kral Elvis de bildiğiniz gibi hala hayatta.
Netice itibariyle tarihle imtihanında KPSS ‘ ye takılmış, ÖSYM ‘ nin gazabına uğramış, çift dikişle hayata tutunmaya çalışan, önce tarih sonra hayat dersinden çakmış Pollyanna saflığında nerede bir mazlum görseniz bırakın boyunu posunu, kemiğini iliğini bilin ki o ancak Adolf hitler ‘ in hayalinin ötesindeki ari ırktan da daha safkan tam anlamıyla katıksız bir türk evladıdır. Aksini zaten tarih yazmaz.