KİM DUA EDECEK SİZE?
Ölüm ve kardeşi hastalık hiç dinlemiyor, efsaneymişsin ya da çöpçü Mehmet’mişsin. Geliyor en güçsüz anında kapıveriyor seni . Hem de öyle bir zaman da geliyor ki, alabildiğine çaresizsin, habersizsin, önlemsizsin. Sevdiklerin yanında belki ama hastalık tam içinde. Sana hepsinden daha da yakın. –Ulan! diyorsun kendi kendine –Ben bu hallere düşecek adam mıydım? Sen güçlüsün ya, herkes seni alkışlıyor ya, sana ne olur be! Seni kesseler acımaz! İşte maalesef o işler pek de öyle olmuyor. Bu musibet sardı mı dört bir yanına, en yakın dostun artık yatak oluyor. Ama hepimizin gözünün önünde olan, başarılarıyla örnek insanların başına gelince içimiz daha bir sızlıyor, değil mi?
Onların üçü de efsaneydi çok yakın zaman önce. Biri Yeşil Sahaların Ordinaryüsü Lefter Küçükandonyadis, biri Kel Mahmut Hocamız,Yaşar Ustamız Münir Özkul, bir diğeri de Türkün Demir Yumruğu Sinan Şamil Sam. Artık onların üçünün de ortak bir kaderi var. Üçünün de en yakın arkadaşı yatak.
Hey gidi Lefter Ağabey, seninle Büyükada’da tanışmak ne büyük bir şerefti benim için, izahı yok. Şans eseri o gün mor-beyaz bir tişört giymiştim. Hemen patlatmıştın bombayı -Lan yoksa sen Ordu’lu musun? diye. Ben nerden bileyim bir dönem Ordu Spor’u çalıştırdığını. Ya Eşin geldiği zaman ona yaptığın latife. – Lefter’cim ben gidiyorum.-Vay be hatun yıllardır gidiyorum, gidiyorum diyorsun bir gitmedin be.(Vapurdan inen kızlara bakarak) Bir git de kalayım şu taze çirozlarla. Senin de laftaymış tabi bu kazak hallerin, sonradan oranın eşraflarından öğrendim ki, bir dediğini iki etmezmişsin hatununun. Ya sen Mahmut Hocam, az güldürmedi bizi Şaban’la, Güdük Necmi ile olan repliklerin. Hele ki Yaşar Usta olup, kafa tutman yok muydu Fabrikatör Saim Bey’e, heyt be! Ya sana ne demeli Sinan Efendi! Sen değil miydin önüne geleni indiren. Altın kemeri söküp almadın mı onca şampiyonun belinden. Oldu mu peki böyle koca şampiyon? Üçü de maalesef, ölümle-kalım arasında devam eden binlerce yıllık savaşın, yeni aktörleri artık.
Bizim elimizden gelecek tek şey, dua etmek olacak artık. Eminim bir çoğumuz bunu çoktan yaptı ya da şimdi seve, seve yapacaktır. Peki asıl sorum, bende dahil hepimize. Acaba biz bu hale düşersek, bizim için kimler dua edecek? Sağlığımızda, yani her şey yolundayken hasta yatağında kaç kişiyi ziyaret ettiysek, o kadar kişi edecek. Kime ufaktan da olsa ‘gizli’ bir şekilde, yardım eli uzattıysak, o kadar kişi edecek. Yanına gidemesek de, elimizi uzatamasak da ‘samimiyetle’ dua ettiğimiz kaç kişi var ise, o kadar kişi bize dua edecek. Yani anlayacağımız ne ektiysek, onu biçeceğiz.