HİBRİT DEMOKRASİ
HİBRİT DEMOKRASİ
Yılmaz Erdoğan “her erkek güzel, sevgi dolu ,anlayışlı bir kadın ister, iyi de o adama sormazlar mı ki sen bunları hak edecek ne yaptın?” diye soruyor. Bunu gerçek kişi değil de tüzel kişiye uyarlarsak devlet de her koyduğu kurala koşulsuz uyan, onun meşruluğunu sonsuz bir güvenle sorgusuz sualsiz kabullenen, kesseniz sesini çıkarmayan, hak arama cihetine dahi gitmeyen sadık, anlayışlı bir vatandaş profili istemiyor mu? İyi de ona da sormazlar mı ki öncelikle sen bunu hak edecek ne yaptın diye? Öyle olsa her Kanuni ‘ ye bir Hürrem, her devletluya da peşin fiyatına kredi kartına 8 taksit üstelik bayandan satılık tebaa kampanyası başlatmazlar mıydı?
Hani psikolojide Pollyannacılık ya da Tatlı Limon diye adlandırılan bir davranış biçimi vardır ya. Yani bardağın boş değil dolu olan tarafını göreceksiniz hep. Misal dünyaca ünlü bir derginin demokrasi konulu araştırmasını ele alırsak Türkiye hibrit demokratik ülkeler arasına girmiş mesela. Biz hibrit kelimesine otomobillerden aşinayız aslında. Kelime anlamı melez yani birden fazla yakıt seçenekli, keza duruma göre az yakan, tasarruflu ayrıca çevre dostu demek hibrit. Öyle otomobile can kurban ama buradaki hibrit demokrasi az kullanılan, tasarruftan ziyade biraz fazla eli sıkı ,bayağı cimri ,özgürlükler açısından kıt demek ,melezlik açısından da şark ile garp arasında öyle hani arafta bir yerlerde demek ne yazık ki. Şimdi Tatlı Limonculuk oynarsak Mozambik, Gambia ve daha bir dolu Afrika ülkesinden daha iyiyiz hamdolsun. Ama gerçekçi olup yaşasın realizm dersek eğer Honduras kadar bile olamamışız maalesef. Kısaca Honduras eşittir bardak boş, Gambiya,Zambiya, Mozambik eşittir bardak dolu. Ama bizim bardaktaki taşıma suyla değirmen ne kadar dönerse artık.
Bu iş Musa Peygamberin inananlarına gelip “size bir iyi bir de kötü haberim var, iyi haber elimizde sadece 10 adet emir var, kötü haber zina hala listede” hikayesi gibi bir şey anlaşılan. İyi haber Mozambik,Gambiya, Zambiya ve bunun gibi dandik bir çok ülkeden daha demokratiğiz, kötü haber haritada yerini dahi tam olarak bir kerede gösteremediğimiz Honduras demokrasisi bile bize hala bir hayal.
Halbuki bizde devlet her aydınının yurtdışındaki mezarını kapsama alanına kapsama alanı katmak suretiyle muntazaman protokol düzeyinde mutlaka ziyaret eder, gösteri yürüyüş yapanı sever baba sıcaklığında ve bir cop mesafesi uzaklığındadır hep. Bir nesil ki vücudunun iletken olup olmadığını ya da ağzını kullanmadan da kola içebilme yeteneğini bizzat dönemin kamu görevlilerinden öğrenmemiş midir? Hangi depremzedenin yuvası yapılmamıştır sorarız size? Çünkü herkes bilir ki gelenek ve göreneklerine bağlı bir toplum olarak bizim oranın adetleri epeyce meşhurdur hala faili meçhul sayısız cinayetleri.
Yine ne güzel söylemiş Yılmaz Erdoğan “o kadar yoruldum ki artık hiçbir şeye şaşırmıyorum ve umurumda değil hiç kimse, ne halim varsa onu görmekle meşgulüm” diye. Zaten katlanmanın sadece iki yolu varmış, unutmak ve şaşırmayıp alışmak diye. Keza bizde her şey o kadar çabuk unutuluyor ki. Dersim’i de unutuyoruz, Madımak‘ı da, Maraş‘ı da unutuyoruz Kızıldere’yi de. Sarıkamış‘ı anma törenlerinde dansöz oynatıldığından beri belli ki her şeye alışıyoruz da. Bırakın biz Honduras demokrasisini yakalamayı bizler aslında miş’li, di‘li geçmiş zamanları bırakıp Yılmaz Erdoğan ‘ın tüh‘lü geçmiş zamanları ile ne halimiz varsa onu görmekle meşgul ,unutmaktan hallice içler acısı durumumuza alışıyoruz sadece.
Boş yere mi söylemiş üstat “yol aslında bir yere gitmez o aslında bir durma biçimidir” diye de söz konusu derginin malum araştırmasından da belli ki anlaşılan bizim yolumuz yol değil. Şimdi 60 Anayasasından kalan az biraz demokrasi kırıntılarından da olduk onlar da elimizden gitti ya belli ki şimdi herkes giden demokrasiye benzeyecek. En azından biz yine Yılmaz Erdoğan ‘ ın yalancısıyız. Ama varsın olsun biz Honduras ‘ tan bile daha demokratik olmayı değil Honduras‘tan bile daha demokratik olabilme ihtimalimizi sevdik aslında.
Keza demokrasi her haliyle brokoli’ye benzer. Biraz daha brokoli deseler cevap Yılmaz Erdoğanca “biz onu bırakoli çok oldu” demek gerekir belki de. Hem resmi vatandaş Pollyanna ‘ ya da ancak böylesi yakışır.