Mevlana Celaleddin Rumi (1207- 1273)
Değerli okur; 1967 yılının Mayıs ayında kısa dönem askerliğimi yapmak için Isparta’ya giderken şans eseri Konya’ya uğradım. Mevlana’nın kabrini ziyaret ettim. Daha sonra 6 ciltlik mesnevisini incelemeye çalıştım. 1970 yılının sonlarında Afyon Sincanlı Ahmet Paşa (Paşa köy) kasabasında görev yaparken Mesnevi üzerinde akşamları sohbetlere katıldım.Mesnevi doğrudan okuma ile anlaşılmıyor.Okuyarak bu işin inceliklerine varılmıyor. O sırada görev yaptığım bu kasabada elektrik yoktu. Belli evlerde lüküz ışığında Mevlevi hoca okuyor. Okudukları üzerinde sorular sorarak doğru cevaplar istiyordu.”Hamsız, yanacaksın, pişeceksin” Düsturu vardır mesnevide. Hayatın zorluklarına göğüs germede bir rehberdir bu eser. Din, dil, ve ırk seçmez Mevlana İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman, Rus v.b Çevirisi yapılan bu eseri inceliyorlar. Bakıyorum çok tahsil görmüşlerimiz bunun farkında değiller. Bir geçlik edası ile bahsetmiyorum. Beni yeniden hizaya soktuğu için teşekkür ediyorum o hocaya. Mevlana, büyük Türk fikir adamı ve şairidir. Belh”te doğdu. Babası Saltanu”l – Ulema aliye tanınan Bahaeddin Velet, devrinin en büyük bilginlerindendi. Babası, Mevlana daha küçük yaşta iken memleketinden ayrıldı. İran ve ırak’a gitti. Oradan hicaz’a gidip hac törenine katıldı. Daha sonra Anadolu’ya geldi. Anadolu’da bir süre dolaştıktan sonra Selçukluların başkenti Konya’ya geldi. Burada büyük bir itibar gördü. Mevlana o sırada 21 yaşındaydı. Babasının 1231 de vefatı üzerine, Konyalılar aynı hürmeti Mevlana’ya gösterdiler. Büyük bir bilgin ve şair olan ve 1247’den sonra kendisini şiire veren Mevlana dünyanın en büyük fikir adamlarından biridir. 6 ciltlik Mesnevi adlı eseri İslam aleminde Kur’an ve Kutsi Hadisten sonra gelen eserdir. Doğu ve batı dillerine bir çok defalar çevrilmiştir. Diğer bir eseride 40.380 beyitlik divanıdır. Mevlana, aynı zamanda Mevlevilik tarikatının kurucusudur.
Mevlevilik, Celaleddin Rumi’nin ölümünden sonra oğlu sultan Velet tarafından düzenlenmiş, büyük bir tarikat halini almıştır. Mevlevi tarikatının başına “ Çelebi” denir. Çelebiler, Mevlana’nın torunları arasından seçilirdi. Konya’da mevlananın türbesi olan dergahta otururdu. Osmanlı İmparatorluğunun bir çok şehirlerinde, Mevlevihaneler, İstanbul’da da mevlevi dergahları vardı. Bu mevlevihanede 1001 günlük çileyi dolduranlara “dede” Bu dedelerin arasından seçilen mevlevihane başınada “Şeyh” denirdi. Bu tarikatın en ilgi çekici tarafı ayinleridir. Mevlevi ayinleri halka açık olurdu. Bir saz heyeti eşliğinde yapılan ayinlerde mevlevi dervişleri”Sema” denen dansı yaparak dönerlerdi. Ayinler bir saatten fazla sürerdi. Mevlevi ayinleri müzikli olduğu için bir çok bestekarın yetişmesine yol açmış, yüzyıllarca bir konservatuvar vazifesi gören mevlevihanelerde tasavvuf müziği en parlak devrini yaşamıştır.
Mevlana şöyle sesleniyor.
Kör cehalet çirkefleştirir insanları
Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verilecek cevabım var.
Amma bir söylenen lafa bakarım lafmı diye,
En güzel günler sizlerin olsun, Şu söz hiç aklınızdan çıkmasın “ En büyük amirim vicdanımdır.”