ÇÖPLÜK ALAN TAHSİSİ
Yeşil Fatsa’mızı seven gönül dostları; bildiğiniz gibi dünyamızda yedi ilahi unsur vardır. Hava, su, toprak, güneş, bitki, hayvan ve insan… Bu yedi unsurun her biri olmazsa olmaz dercesine önemli, lüzumlu olmasına rağmen neden yok etmeye çalışırız?
Bu saydığım yedi unsur; içinde yaşadığımız doğadır, çevremizdir, mekânımızdır. Bu mekânda sağlıklı, rahat ve huzur içerisinde yaşayabilmemiz için onu temiz tutmak ve korumak hepimizin görevi değil midir?
Tüm Fatsalılar olarak bu görevimizi yıllardır ihmal ederek Mandıra Çöplüğü’ne katlanmayı ne uğruna tercih ettik?
Bu gün bu kirli yaşam şeklimize son vermek adına Fatsa Belediyesi’nin çevre belediyelerle 05.10.2010 tarihinde yaptığı toplantıda, yeni bir çöplük alan yeri oluşturma gerekliliği sonunda görüldü.
Ancak tam da “ne kadar onurlu bir karar” demiştik ki; yeni çöplük alan yerinin yine Fatsa hudutları içerisinde bir yerin olması hepimizi şaşırttı.
Hem de ne şaşma… Tüm çevre belediyelerin çöpü de bu alana dökülecekmiş…
21. Yüzyılın yöneticileri sağ cebindeki çöpü sol ceplerine dökerek, diğer ceplerinin temiz kalacağı düşüncesine kapılmaları nasıl bir doğrudur?
Sanırım yeni çöplük alan yeri için tahsis çalışmaları henüz bitmedi. Bitmedi ama Hasanoğlu Deresi’yle çevresindeki ormanlık alanın çırpınışları şimdiden görülmeye başladı.
İnsanoğlu işte… Öyle az buçuk önlemlerle kolayı ne kadar da seviyor. Biz insanlar çöplerle iç içe yaşamayı gerçekten hak ediyor muyuz?
Yeni çöplük alan yeri nasıl olursa olsun değil, nasıl olacak da bir şeyleri nasıl iyi yapacağımız düşüncelerinden çalışarak, arayarak, üreterek uygun bir çöplük alan yeri bulmak yerine süpürülen çöpün kapı arkasında saklanmak istenmesi Fatsalılara yakışıyor mu?
Benim görevim burnundan kıl aldırmayan Fatsa sevdalılarına. Bu hatalı yeni çöp tahsis alanını göstermek… Öyle yeşili seviyorum demekle yeşil Fatsalı olunmuyor. Kirli suda abdest alınıp namaz da kılınmıyor. Orada bir orman var, orada kendini kirlenmekten korumuş saklı bir dere var, orada sizlerin göremediği canlı bir yaşam var. Oraya gitmeseniz de, orası sizin çocuklarınızın çok seveceği Terzioğlu Tepesi’dir.
Ne gariptir ki; o burnundan kıl aldırmayan siyasi parti teşkilatları ve sivil toplum örgütlerinin Terzioğlu Tepesi için sessiz kalmaları hepimizi şaşırtıyor. Sırf siyaset yapmak uğruna seçimlere kadar susmayı mı tercih ediyorlar? Bu bilinçsiz bekleyişlerini onlara şimdiden hatırlatmayı da bir görev bilirim.