MÜMKÜNLÜ ‘DE HERŞEY MÜMKÜN
Keşke hayat hep şarkı sözlerini Fikret Şeneş‘in yazdığı, müziklerini Melih Kibar‘ın yaptığı, ana karakterlerden birini de babacan komiser rolünde Hulusi Kentmen‘in oynadığı sevimli bir Türk filmi gibi kalsaydı.
Hulusi Kentmen önüne gelen sabinin sırtını sıvazlayıp hadi anlat bakalım dese, hani en kötü ihtimalle okkalı bir hikaye anlatıp “derslerine çalışıp önce okulu bitirmek dururken bir daha sakın buraya bu şekilde gelme emi” diye didaktik bir geçişle ekranı selamlasaydı keşke. Hasan Sabbah‘tan hikayeler anlatıp “yeğen” demesine bile razıydık biz oysa.
Ama Fikret Şeneş çoktan hakkın rahmetine kavuştu,Melih Kibar deseniz çoktan melek oldu. Öğrencilerin pankart açıp istedikleri has demokrasi ve yeni nesil özgürlük ise epey bir zaman önce ölü doğdu.
Fikret Şeneş ile Melih Kibar bilir miydi orası hayli muallak ama herkes bilir ki bu ülkede zaten bir tek öğrenciler alçaktır, müfteridir. Öyle ya yoksa insan meydanın ortasında “arabada beş, evde on beş hoşuna da giderse karakolda bizdensin” tadında Emniyet Teşkilatının en çevik polislerinden dayak yer mi? Dünya Boks turnuvasında rakip Jean Claude Van Damme sanki mübarek. Komiser Shakespeare filminde Kadir İnanır, gösteri yaparken göz altına aldıkları öğretmeni patakladıkları daha doğrusu sorguladıkları sahnede odaya giren ve onlara ne yaptıklarını soran kızına ne de güzel “bir şey yok seviyoruz” diyordu. Başkomutanlık Öğrenci Meydan Muharebesindeki de böylesi bir sevgi olsa gerek. Gözünü sevdiğimizin ileri demokrasi teknikleri işte. Biz de her şey cennetten çıkma. Hani yetki alanı elverse oradan da ver elini İzmir dedin mi dökeceksin bunları denize al sana asayişin en berkemali de bu çocukların topu tüfeği de yok, arkalarında ingilizi fransızı da.
Hani T.C. Anayasasında “herkes, önceden izin almadan ,silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” hükmü yazılıydı. Keşke fakültede okurken bizlere bunları okutacaklarına pratik mutfak bilgileri falan öğretselerdi. Endoplazmik retikulun ne kadar günlük hayatta işinize yararsa bundan gelecek fayda da işte ancak o kadar. Zaten bizde kanun ve yasa metinleri bir tek yakarken etrafı ısıtmaya yarar. Ama yassahh hemşerim bu ülkede her şey mümkün ama nasıl oluyorsa siz isteyince her şey yassahh. Bir de devletin memurunun kameraların önünde açıkça belirttiği “kırarım kafanı yetkisi” Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ‘ nun ne tarafına denk düşüyor acaba? Öyle ya teamül olsa gerek. Başka türlü memura amir nasıl “atıl kurt” emrini verir. Ya da yeni anayasa değişikliklerini hakikaten internet sitelerinde dedikleri gibi Abiye Kuzu ‘ nun beyi yapıyor, belki de isviçre, almanya, fransa bizi kesmedi kıta avrupası’na sığamadık bendimizi çiğneyip aştık biraz da gambiya, uganda,tanzanya,mozanbik deneyelim dedik besbelli.
Pankartlarda “YÖK‘e hayır, demokrasi” falan yazılı ama anlaşılan bu öğrenciler kamu malını hiç etmiş,acaba usulsüz ihale yapıp ihaleye fesat falan mı karıştırdılar,yoksa seri katil mi, tarihi eser kaçakçısı, banka hortumcusu mu bunlar? Öyle olmalı ki operasyon operasyon değil Klonların Saldırısı sanki. Öyle ya iyi bir montajcının elinden onca aralıksız gelişine sopadan değil tek film George Lucas‘ı bile kıskandıracak üçleme çıkar alimallah. Dam üstünde saksağan vur biber gazının beline.
Bu ülkede okuyan okuduğunu sorgulayan vaad edilip de verilmeyeni isteyen bir gençliğin üzerinden zaten defalarca kez silindir geçti. Devlet şimdi de kavanozun dibinde kalanı biber gazı ile sıyırıyor anlaşılan. Ama burası Mümkünlü. Reklamdaki gibi Mümkünlü’ de de her şey mümkün. Gerçi Yılmaz Erdoğan sevdiğine söylemiş ama zaten demokrasi de sevilmez mi diyerekten biz demokrasiye seslenelim: “Ey demokrasi gel ceketini unuttun, hiç olmazsa onu al, inan başka bir niyetim yok, üşürsün yoksa ben bir tek ona dayanamam”.